Biline ki, işin içerisinde Ermeniler vardır, ASALA vd. Ermeni menşeli örgütlerle, köken olarak Ermeni olan fakat farklı görünen kimselerin başını çektiği; ‘TİKKO, TKP/ML’ vd. örgütler sahnededir. 80 sonrası marjinal sol grupların hareketlerinin artık Komünist bloğun, ardından da Rusya’nın tamamen çökmüş olması sebebiyle heyecan vermemesi, eski heyecanı yeşertecek ‘’kürtçülük’’ akımının zemin olarak seçilmesine sebep olmuş ve sahneye Kürdistan İşçi Partisi yani PKK çık(artıl)mıştır.[1] Bir dönem sadece silahlı örgüt olarak faaliyet gösteren kürtçülük hareketi, Türkiye’nin AB sürecinde adımlar atmasıyla yani 1987’de AB’ye tam üyelik başvurusu yapmasıyla birlikte[2] ‘kürt siyasal hareketi’ vasıtasıyla artık siyasi platformda sahne almıştır.
İşin buraya kadar özetlemeye çalıştığım kısmını bu kadarla bırakarak geçmiş bulunuyorum. Bizim merkez sağ blok ANAP-DYP şeklinde ikiye bölünmüş bir vaziyette[3] birbiriyle dalaşarak memleketin senelerini çarçur ederken, ‘’herifler alfabede harf bırakmadı’ diyerek parti ve oluşum isimleriyle maytap geçtiğimiz Kürt siyasal hareketi, küçümsemeden ve dikkatli bir bakış açısıyla inceleyelim bakalım bu zamana kadar neler yapmışlar.
Siyasi Bir Dönüşüm ve Tümleşim Hikâyesi
…
Bu Kürt Siyasal Hareketi evvela SHP ile seçim ittifakı yaparak HEP olarak meclise girer. Sonra bu partilerinin kapatılma ihtimaline karşılık, bir başka parti kurarlar (önce ÖZEP, sonra ÖZDEP) ama bunlara gerek kalmaz, o parti de HEP’e katılır, daha sonra başka sebeplerle bu parti kapatılmadan önce DEP kurulur, vekiller zaten DEP’e geçmiş oldukları için belli bir kısmı ceza almaktan yırtarlar. Ayrıca HEP, yerel seçime de: ‘’Devrimci Seçim Bloku’’[4] olarak girer ve belediye meclisi üyelikleri falan kazanır…
Zaman geçip devran döner, HADEP’ti, DEHAP’tı derken ‘’Demokratik Toplum Hareketi’’ adı altında daha kapsamlı bir hareket söz konusu olur ve bu hareket de partileşir. DTP bu noktada önceki yapılardan farklıdır zira Sosyalist Enternasyonal’de ve Avrupa Sosyalist Partisinde gözlemcilik gibi bir konumları da (bu konumlar da son derece önemlidir) söz konusu olmuştur. Her neyse, DTP idi derken nihayetinde BDP kurulur ve bu yolla epey bir faaliyet gösterirler. Demokratik Toplum Hareketinin tabanını genişletmek maksadıyla, sivilleri de içine alan, geniş kapsamlı bir başka hareket söz konusu olur ilerleyen zamanda: Demokratik Toplum Kongresi… Devamında sivillerin de desteği; takvimler 2011 senesini gösterdiğinde, bir deli saçmalığından ibaret olup pratiği ise asla söz konusu olmayan, ancak capslere malzeme olabilecek kadar karikatürize bir ‘’özerklik ilanı’’nı da beraberinde getirir.
Burası işte önemli bir dönüm noktasıdır. 2007 ve 2011 seçimlerinde artık 20’ye yakın partiden oluşan, blok halinde hareket etmeyi başarabilen Demokratik Toplum Hareketi (bunların hepsinin oylarını toplasanız % kaç eder ki diye hafife almayın), BDP’yi seçimden sonra da bırakmaz ve yerel seçimlere de bu isimle girerek pek çok (yüzün üzerinde) belediyeyi alır. Daha sonra partinin ismi DBP’ye dönüştürülür, Demirtaş’ı aday göstererek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde destekler ve kurulmuş olan HDP ile de 2015 Genel Seçimlerine girerler.
Buraya özellikle dikkat edelim. Artık DBP ve HDP şeklinde iki parti vardır. Mevcut Belediye Başkanlarının kahır ekseriyeti DBP’dendir, bir kısmı ise HDP’den. Milletvekilleri ise HDP’dendir; ve her iki parti de eş-başkanlık sistemiyle yönetilmektedirler. Tekrar vurgulamak isterim ki: BDP kapatılmadan ismi değişip DBP olmuş, ayrıca bir de HDP kurulmuştur. Doğu-Güneydoğu bölgesinde, kürtçülüğü ön plana çıkaran DBP faaliyet gösterirken, Batı’da daha çok marjinal solcularla, ibnelerin-lezbiyenlerin ve feministlerin oylarına da oynayan, geniş kitleye hitap eden, 40’a yakın parti ve grubun desteğinden oluşan bu yapı, böyle şümullü bir blok halinde hareket etmektedir.
Kısmî Başarılarını Neye Borçlular?
Kısacası burada dış destekli, parlamento, lobi ve diasporaların desteğiyle hareket eden, önü de öyle veya böyle açılmış bir hareket vardır muhakkak; buna hiç kimsenin itirazı olamaz. Buna mukabil bu bloğun siyasi platformdaki hareket tarzını da iyi incelemek gerekmektedir. Almanya, Belçika, Hollanda, Fransa gibi ülkelerdeki solcuların siyasi mekanizmayı kullanma başarısını kendilerine emsal kabul edip bu memlekette adım adım tatbik etmiş olan bu yapı, sağdaki oluşumların siyasi başarısızlıklarının aksine, demokrasi oyununu, bütün kurallarını ve taktiklerini işletmek suretiyle başarılı bir şekilde oynayarak bu günlere kadar gelmişlerdir.
Bundan sonra neler olacağını hep birlikte göreceğiz…
Daha önce 28 Eylül 2015 Pazartesi, 12:30’da Facebook’ta yayınlanmıştır.
Dipnotlar
[1] ASALA-PKK ilişkisi hakkında söylenecek çok söz vardır. ‘’Şifre Çözüldü – Masonlardan Türkiye’ye Kanlı Hediye: Asala-Pkk’’ adlı kitap konuyla ilgili tavsiye edilebilecek kitaplardan sadece birisidir. Ayrıca Zeynep Karakaş imzalı, ‘’Ermeni Örgütü: Asala’’ konulu yüksek lisans tezi de yine tavsiye edilebilir çalışmalardandır.
[2] Konunun AB’ye bakan yönü, söz konusu yapının mantalitesindeki ve hareket tarzındaki değişiklikleri etkileyen en önemli boyutudur. Ermenilerin ilk etapta Ermeni Soykırımını kabul ettirme hedefleri ve ileride o topraklarda bir Ermeni Devleti kurma politikaları, Türkiye’nin AB’ye girmesi-girmemesi noktasında iki farklı metodu gündeme getirmiştir. AB’ye girmemesi durumunda tamamen silahlı ve Uluslararası baskıyı tercih eden bir metot, girmesi durumunda ise siyasal zemini kullanmak suretiyle, siyasal yönden kazanılacak federasyon yahut özerklik kazanımına dayanan bir metot… Tam üyelik başvurusuyla bu metot belirttiğimiz şekilde siyasal metoda evirilmiştir. Bildiğiniz üzere Ermeni Diasporası, Türkiye’nin AB yolundaki ilerleyişinin önüne hep ‘’Soykırım’’ kabulünü dayamıştır.
[3] Milli Görüş ve Ülkücü Harekete bir şey demiyoruz merkez sağdan daha farklı olduklarından kendilerini bir başka partiyle temsil etme yönündeki tercihleri normal karşılanmalıdır fakat merkez sağda konuşlanmış bu iki partinin ayrı bir şekilde hareket etmeleri Türk siyasetini zayıflatmaktan, işleyişi sekteye uğratmaktan başka bir şeye hizmet etmemiştir.
[4] Söz konusu, ‘Kürt Siyasal Hareketi’ olduğunda, en çok dikkat edilmesi gereken işte bu bloklardır. Sırasıyla; Devrimci Seçim Bloku, Demokratik Toplum Hareketi, Demokratik Toplum Kongresi, 2007’de ‘Bin Umut Adayları’ adıyla; DTP, ÖDP, EMEP ve SDP ittifakı, 2011 Seçimlerinde: Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku ya da Sol tandanslı yaklaşık 20 partiden oluşan bir ittifak. Bundan sonra: ‘’Halkların Demokratik Kongresi’’ şeklindeki, ibnelerin-lezbiyenlerin de dâhil olduğu, kürtün, alevinin, solun her türlüsünün, solcunun envaiçeşidinin oluşturduğu parti ve kuruluşlardan müteşekkil yaklaşık 35 ayrı grubun ittifakıyla kurulmuş bileşendir. Burada Alevî desteğini de ayrıca zikretmek gerekmektedir.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin