Bir aksilik olmaz, başlarına bir iş gelmezse 8 Kasım 2016’da tekrar seçim olacak… ABD’de iki grup etken; Başkanlık sistemi de zaten buna müsaade ediyor ancak. Sonuçta iki partili bir sistem gerçekleşmiş oluyor, yanında senato vs. lobi faaliyetleriyle işler böylece uzayıp gidiyor.
Tuhaf bir seçim sistemi var açıkçası. İki güçlü partiden biri Cumhuriyetçiler; diğeri ise Demokratlar. Obama, 4+4 sınırını doldurduğu için önümüzdeki seçimde aday olamıyor.
Seçimi muhtemelen Cumhuriyetçiler kazanacak. Başta Ortadoğu olmak üzere, bütün dünyayı yeni gelişmeler bekliyor. Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında metodoloji yönünden dağlar kadar fark olsa da, Demokratların, Yahudi lobisinin etkisi altında bulunmaları sebebiyle bu fark ortadan kalkmış gibidir. Cumhuriyetçilerin Evangelist destekli olduğunu, hatta politikalarını -büyük ölçüde- onların direktifleri doğrultusunda belirlediklerini; Pentagon’un da aynı zihniyete sahip olduğunu ve CİA’nın da aynı menheci esas aldığını ayrıca belirtmemize gerek yoktur.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler
Dolayısıyla Demokratlar her ne kadar Evangelistler’in hoşlanmadığı bir yapı olsalar da, Yahudilere ve Ermenilere göbekten bağlı oluşları, farklı bir politikanın izlerini sürme imkanını ellerinden alıyor. Yani son tahlilde ABD’de Başkan çıkaracak olan bu iki yapı, aynı pisliğin farklı renginden başka bir şey değiller.
Atıf yapıp geçtiğimiz tatbikat yönünden birtakım farklılıklara gelince… Cumhuriyetçiler, Pentagon ve CİA ile birlikte Siyonizm uğruna direkt olarak müdahil olmayı, yani fiilî müdahaleyi savunurken; Demokratlar ise daha çok bir kısım ülkeleri ve terör örgütlerini taşeron olarak kullanmayı, ekonomik-siyasî manipülasyon ve finansal eylemlerle iş görmeyi tercih ederler.
Dünyanın yakın siyasî tarihini incelediğinizde; ABD’de, Cumhuriyetçilerin iktidar olduğu dönemlerde Ortadoğu başta olmak üzere dünyada fiilî işgalleri haber alırsınız. Demokratların iktidarda olduğu dönemlerde ise, ilgili ülkelerde ekonomik krizleri, çöküşleri, iç savaşları ve iktidar-yönetim hatta komple sistem değişikliklerine dair haberler alırsınız.
Cumhuriyetçiler başa geldiğinde diğer ülkelere Başkan tarafından, yani Başkanlık düzeyinde ayar verilirken, Demokratlar başa geldiğinde ise birtakım sarışın sözcüler üzerinden ayar verilir.
Karanlık Eller… Kurgusal Mezhepler… Yeraltı Örgütleri…
Yahudiler, Masonlar, Martin Luther ve Protestanlık, Evangelizm… Hepsi de altına bir şeyler karalanılası başlıklar… Siyonizm zeminli Evangelizm, ABD yönetimini şekillendiren en baskın zihniyet. Eski Ahit’i kabul etmeleri sebebiyle Yahudilerin kıyamet haberleriyle şekillenmiş bir ideoloji. Hatta Busch’ların bağlı bulunduğu Baptist ve Metodist kiliselerin, Hıristiyanlığı ve Yahudiliği birleştirmiş yapılardan olduğunu da hatırlatmak gerekir.
Demokrat Parti liderlerinin mesela Clinton’un –ve şimdi aday adayı olan Bayan Clinton’un- aksine Obama da bir Evangelist’tir. Obama’yı Cumhuriyetçilerin aday yaptırdığı, zenci olması sebebiyle Demokrat Partinin oylarının düşürülüp Cumhuriyetçilerin iktidara taşınmasının planlandığı belirtilir. Bu eğer gerçekten bir plan ise, fena hâlde suya düşmüş bir plandır.
Demokrat Parti aday adayları arasında öne çıkan, Kocasının kendisini Monica Lewinski ile boynuzladığı (bunu da Cumhuriyetçilerin tezgâhladığı gün gibi aşikârdır) Hillary Clinton’dur. Cumhuriyetçilerin aday adayları arasında en kuvvetli görünen adaylar; Scot Walker ile Busch’lardan Jeb Busch’tur. Bir de fazla şans tanınmayan Cumhuriyetçi Senatör Rand Paul var.
Buraya kadar olan kısım, ilk olarak 3 Mayıs 2015 Pazar günü sosyal medyada yayınlanmıştır.
Sahnedeki Manyak Amerika’nın Başını Yakacak
Amerikan’ın başını yiyip çöküşüne sebep olacak serserinin, manyağın biri ne zaman çıkacak da Amerika’yla kalmayıp dünyanın idaresine ve siyasetine nasıl kastedecek; ortalığın tozla duman, kanla revan olmasına nasıl sebep olacak derken, bu âkıbete göz kırpan tuhaf bir başkan adayı peydah oluverdi magazinlerden haberlere…
Stratejistlerin öngörülerine karşın, her şey bu kadar çabuk nasıl olabilir ki falan diyerek iç geçirirken, ticarete kadın satmakla atılmış olan adamın torunu, sebebini bilemediğimiz ve de anlayamadığımız şekilde öne çıkıverdi. Bu adam belli ki, ABD Başkanlarının çapsızlardan seçilme teamülünün seviyesizlik, hadsizlik ve liyakatsizlik yönünden finalinin başrol oyuncusu olacak!
İslâm ve insanlık düşmanı Trump’un sahne aldığı görüldü kader tiyatrosunun perdesi aralandığında. Ne diyebiliriz ki, biz yalnızca seyirciyiz. Ancak duamız ve dileğimiz olur. Mazlumların âhında feryad ü figân edin. Düşkünlerin kanıyla oluşturduğunuz kan gölünüzde yine kendiniz boğulun…
Bu kısım, ilk olarak 10 Haziran 2016 Cuma günü sosyal medyada yayınlanmıştır.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin