Düşündüğünüz gibi değil… Başbakan gibi düşünmüyorum bu konuda. Ona katılıyorum da, sadece Onun söyledikleriyle kalmıyorum. Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başında kalması gerektiğini düşünüyorum, evet… Solu temsil etmeyi beceremeyip oylarının ve böylece nüfuzunun düşmesine sebep olduğundan, partisinin ve partisinin bağlı bulunduğu ideolojinin öngördüğü şekilde muhalefette başarı sağlayamayıp da solun güç ve kuvvet kaybına sebep olması gibi basit argümanlardan yola çıkarak söylemiyorum bunu, daha ciddi sebeplere dayanarak söylüyorum.
Kılıçdaroğlu’nun belli bir soy grubundan (!) gelmiş olması, bir diğer deyişle etnik kökeni ve mezhebi sebebiyle CHP’nin başına geçmesi hepimizi tedirgin etmişti. Ama korktuğumuz gibi olmadı…
Neden böyle düşünüyorum?
-Kılıçdaroğlu döneminde CHP; Kemalist veya İnönist zihniyeti üst perdeden savunan, meselelere bu pencereden bakan bir parti olmadı.
-Kılıçdaroğlu, Dersimli olmasına rağmen, Dersim hadisesinin gündeme oturup ciddi şekilde tartışıldığı dönemde CHP’den çıkan sert seslere ve hemşerilerinin/bölge seçmeninin tepkilerine rağmen mutedil bir duruş sergiledi ve büyük bir gerginliğin önüne set çekmiş oldu. (Onur Öymen’in tepkisini ve sebep olduğu çalkantıyı hatırlayın)
-Gezi Parkı olaylarına müdahil olmuş bulunsa da kendi zihniyetindeki kışkırtıcı grup ve zümrelerin gazına çok fazla gelmedi, onlara göre daha mutedil bir duruş sergiledi.
-Alevî olmasına rağmen Sünnîlerin aleyhinde dikkat çekici ya da kışkırtıcı bir söz etmedi, Alevîleri arkasına alıp da yoğun bir politikaya girişmedi, Onların Kılıçdaroğlu’na yoğun tepkisi de zaten bunun en açık delilidir.
-Dersim’li olması hasebiyle herkes onunla birlikte partinin BDP/HDP zeminine doğru kayacağını düşünürken parti içerisindeki marjinal kürtçü gruplara yol vermedi.
-Parti bünyesindeki azgın Kemalistlerin aksine, İslâm Dîni ve Şiarı aleyhinde kışkırtıcı herhangi bir söz söylemedi, böyle bir üsluba tevessül de etmedi.
-Kılıçdaroğlu bu millete hakaret etmemiştir…
(‘’%25-30’luk bir seçmen var, hiçbir şeyi sorgulamıyor’’ demiştir, Tayyip Erdoğan, Milletin anasını b…’’ falan demiştir ama diğer Halk Partililer gibi bu millete bidon kafalı vb. gibi toptan hakaretler etmemiş bundan da kaçınmıştır.)
Bu maddeleri artırabilirim ama burada keserek Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan, Süheyl Batum ya da Metin Feyzioğlu gibi isimlerin Genel Başkan olması durumunda CHP’yi çekecekleri zemini düşünmeye çağırıyorum sizleri. Sadece, Kemal Kılıçdaroğlu’nun ismini çıkarın ve onun isminin yerine bunlardan birinin ismini koyup varılacak noktayı tahayyül edin.
Onların, muhtemel söylemlerini bir düşünün. Meclis kürsüsündeki konuşmalarını, Meclis kulisinde düzenlenen basın toplantılarındaki tavırlarını hatırlayın. Rakı sofrası gündemini, özel hayata dair haberlerini, gezi ruhu söylemlerini, Kemalist vurgularını anımsayın. Katılmış oldukları Televizyon Programlarındaki havalı, millete üstten üstten inen o çirkin bakışlarını getirin gözünüzün önüne… Kılıçdaroğlu tepeden bakmamıştır kimseye. Parti içinden sızan, bu tür kibirli söylemlere de karşı durmuştur.
Başbakan’a karşı üslubu sertleşmiştir, son dönemde mağlubiyet ve tabanın fokurdamasıyla çok daha sertleşmiş ve çirkinleşmiştir, bunu kabul ediyoruz. İşi gücü Recep Tayyip Erdoğan’la olmuştur ama bu yukarıda sadece birkaç örneğini zikredebildiğimiz noktaları da göz önünde bulundurmak lazımdır.
Kılıçdaroğlu bilhassa şu konjonktürde, ismini burada anmış olduğumu alternatif isimlere karşı mutlaka ama mutlaka CHP’nin başında kalmalıdır. Bu isimlerden birisi gelecek olursa hepimiz çok fena geriliriz.
Gerçi boşuna konuşuyoruz. Mevcut delege yapısıyla Kılıçdaroğlu’nu harici bir sebep söz konusu olmadıkça (Baykal’ın görevden çekilmesini gerektiren hadise tarzı) Kılıçdaroğlu’nu kimse yıkamaz. Birkaç İl dışında bütün İl Başkanları da zaten desteğini açıklamıştır.
Kılıçdaroğlu ile bir dönem daha diyoruz.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin