FAZÎLETLERİNDEN BAHSEDİLEN BİR MECLİSE EFENDİMİZİN TEŞRİF BUYURMASI MÜMKÜN MÜDÜR?
Bu konu esasında sosyal medyada konuşulacak, bu gibi platformlarda üzerine yazılıp çizilecek bir konu değil ama, son günlerde F. Gülen tenkitçilerinin, onun gerek geçmiş sohbetlerinde anlatmış (daha doğrusu kendine yontarak anlatmış) olduğu bazı menkıbelerden yola çıkarak Efendimiz Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in bazı meclislere teşrif buyurmasını, gerekse de birkaç ay evvel Türkçe Olimpiyatlarıyla ilgili bir zuhuratı ve geçtiğimiz günlerde tweet atmaya dair bir (uydurma ya da belki de gerçekten görülmüş bir) rüyayı gündeme getirmeleri beni biraz ürkütmeye başladı açıkçası. Bilhassa Kadir Mısıroğlu’nun AHaber kanalı Deşifre programında bu noktadan bazı tenkitlerde bulunması, birilerinin usulü olduğu üzere F. Gülen’i tenkit edeyim derken sapla samanı birbirine karıştırmalarını da beraberinde getirir belki diye endişelendim. Bu sebeple kendimce bir uyarıda bulunayım dedim.
Uzatmamak için maddeler halinde bazı kitap ve makalelere atıf yapmak suretiyle kısa kısa geçeceğim detay isteyen olursa yardımcı oluruz.
– F. Gülen geçmişte bu tarz şeyler anlatmıştır. Bunlardan bir-iki örnek Deşifre programında da yayımlandı. Ben paltalkta daha evvel bunlardan daha çarpıcı bir misali dinletmiştim. Eski arşivimden o ses kaydını bulup video haline getirip paylaşacağım.
F. Gülen’in bunları yapmış olması, son dönemdeki bazı iş ve gelişmeleri de Efendimiz’le refere etme yoluna tevessülü, onu tenkit edelim derken Efendimiz Aleyhissalatu Vesselâm’ın temessülünü, bir meclise teşrif buyurmasını, rûyada yahut zuhuratta görülmesini tenkit etmeyi gerektirmemektedir. Bu noktada dikkat etmek lazımdır.
– Ulema; ‘’Efendimiz rûyada ya da zuhûratta şeriate muhalif bir şekilde görülebilir mi?’’ sorusunun cevabında ihtilaf ederken, ‘’şeriate aykırı bir halde görülmüşse bu ne anlama gelir?’’ diye bu konuda bazı izahlara giderke,n bugün insanların; F. Gülen’i tenkit edeceğiz diye bu işleri külliyen reddetmesi, gelinen bu nokta üzüntü verici bir noktadır.
Buna dair bazı hususları bu yazıda görebilirsiniz:
http://asikyekini.wordpress.com/2013/07/03/f-gulenin-hz-peygamberin-ruyada-ve-zuhuratta-turkce-olimpiyatlarina-tesrif-ettigi-yonundeki-bazi-iddialari-kamuoyuna-takdim-ederken-icine-saplandigi-absurt-celiski/
– Benim endişem odur ki; dün bu toptan ret ve tenkit işini yapanlar bugün ya da yarın Efendimizin bir meclise –temessül yoluyla da olsa- teşrifi konusunda da aynı şeyi yapacaklardır. Böyle şeylere gerek yoktur. Bir kesime olan garezimiz, kinimiz bizi sapla samanı birbirine karıştırmaya ve caiz olan tasavvurları bir-iki kötü örnekten yola çıkarak inkâra itmemelidir.
EFENDİMİZİN BİR MECLİSE İŞTİRAK ETMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Efendimiz’in vefâtından sonra da kendisine selam verenden, salavat getirenden, salavat getirilen meclislerde olup bitenlerden hâkezâ ümmetinin amellerinden haberdar edileceği şüphe götürmeyecek kadar açık delillerle sabittir. Şeyhimiz Seyyid Muhammed el-Alevî el-Mâlikî Hazretleri Mefâhim’inde müstakil bir ba’b açarak bu delilleri sayıp dökmüştür.
Efendimiz’in bir meclise teşrif buyurmasına gelince;
Kelam, Hadis, Tefsir, Fıkıh, Tasavvuf… Her alandan ulema ve velîler bu konuyu ruhların temessülü ve âlem-i misâl bağlamında mümkün görmektedirler. Bu mümkün ve caizdir. Âlem-i Misâl dediğimiz âlem cisimler âlemiyle ruhlar âlemi arasında bir alemdir. Bazı manaların bu âlemde cisim olarak görülmesi ve de bazen bizim baş gözüyle de görebileceğimiz bir şekilde zuhur etmesi mümkün, mümkün olduğu gibi de caiz olan bir şeydir.
Ulemâdan çokları da Peygamberlerle, (ölü ya da orada hazır bulunmayan) velîlerle/sâlihlerle buluşmayı, bir araya gelmeyi yahut görüşmeyi onların rûhlarının bir tür temessülü ve bizim gözle görebileceğimiz şekilde bir tür yansıması (kısmen vücud bulması/cisimleşmesi) olarak ifade buyurmuşlardır.
Hâkezâ Enbiyâdan ya da Evliyâdan bir kimsenin temessül doğrultusunda bir mekâna teşrif buyurması gibi aynı anda birden fazla mekâna da teşrif buyurması bu yolla açıklanmakta, böyle düşünüldüğünde mümkün ve caiz olmaktadır.
Bu kimi zaman onların haberdar olduğu, iradeli olarak orada bulunmaları şeklinde olabileceği gibi, kimi zaman da kendileri bizzat haberdar olmadan, iradesiz bir şekilde orada bulunmaları, temessül etmeleri, zuhur etmeleri şeklinde de olabilir.
Âlem-i Misâl mevzuu Platon’un (ya da Eflâtun) İdea fikrine benzetilmek suretiyle tenkit edilmişse de ulemadan çokları bunun hata olduğunu, âlem-i misâli kabul eden âlimlerle Eflâtun’un görüşlerinin birbirinden zemin olarak dahi farklı olduğunu, Eflâtun’un fikirlerinin kendisinden evvel yaşamış bazı hikmet sahibi kimselerin fikirlerinden muhtemelen aşırılmış fikirler olduğunu belirtmişlerdir. Aşağıda adresini vereceğim makalede detayları mevcuttur.
Bu konunun Diyobendîlerle Birelvîler arasında uzun zamandan beri devam eden bir çatışma konusu olduğunu da işitiyoruz. Benim kaba taslak işittiğim, Birelvîlerin Efendimiz’in teşrifini her an hâzır ve nâzır noktasında anlayıp bu şekilde anlattıkları, Diyobendîlerin ise burada kısaca özetlemeye çalıştığımız bir noktada durdukları şeklindedir. Birelvîlerin bu konuya dair müstakil iki kitap telif etmiş oldukları ve Aliyyü’l-Kârî Rahimehullah ve daha başka muhakkîklerden bazı delilleri sayıp döktükleri ifade ediliyor.
Birelvîlerin bu sayıp dökmüş oldukları deliller muhtemelen bizim kısaca özetlemeye çalıştığımız noktadaki delillerin sanki her an hâzır ve nâzırmış gibi anlatılması durumudur ki biz bunu asla kabul etmez, böyle bir tasavvurdan berî olduğumuzu söyleriz.
Dolayısıyla böyle bir şeyin temessül bağlamında mümkün ve caiz olduğuna inanmak, Efendimiz Aleyhissalatu Vesselâm’ın fazîletlerinin anlatıldığı, üstün özelliklerinden bahsedildiği meclislere ve salavât-ı şerife & zikir içeren meclislere hâkezâ ilim meclislerine Efendimiz’in teşrif buyurabileceğine, böyle bir şeyin mümkün ve caiz olduğuna inanmakta bir problem yoktur. Fakat bunu isminin anıldığı her yerde hâzır ve nâzır olacaktır, her andığımızda gelir, her zaman gelir, yemek yerken de evde otururken de gelir vb… gibi bir noktaya indirmek doğru olmadığı gibi aynı zamanda tehlikelidir.
Bu sebeple, bazı mevlid türü eserlerin ve birtakım duaların/işlerin faziletlerinden bahsedilirken, ‘’şunların şunların yapıldığı meclide Efendimiz teşrif buyurur, ruhaniyeti orada hâzır (sınırlı ve bazen, kesinlikle sürekli/daimi değil) bulunur gibi fâzîletleri toptancılıkla hemen tamamını kaldırıp atmayalım.
Ayrıca unutmamalıdır ki; Efendimiz Aleyhissalatu Vesselâm’ın, diğer peygamberlerin, Hızır Aleyhisselâm’ın ve Evliyâ’nın teşrif buyurmuş oldukları pek çok meclisin varlığı, bu tarz mûcize ve kerâmetlerin çokluğu ehl-i hâl kimseler tarafından çokça nakledilegelmiştir. Sahih Menâkıb kitapları ve terâcim-i ahvâl, tabâkat, ricâl kitapları bu örneklerle doludur. Bütün bu ehl-i hâl kimselerin yaşamış oldukları tecrübelerin bir halüsinasyondan ibaret olduğunu herhalde aklı başında hiç kimse iddia etmeyecektir!
Temessül konusu için Mûcize ve Kerâmet’e dair geniş izahların bulunduğu kitap ya da makalelerden de detaylı bilgi alınabilir. Ayrıca bknz.
Âlem-i Misâl Var Mıdır Varsa Ne Demektir?
http://www.darusselam.com/index.php/reddiyeler/239-alem-i-misal-var-mdr-varsa-ne-demektir.html
el-Muncelî fî Tetavvuri’l-Velî / Velînin Değişik Şekillere Girmesi / İmâm es-Suyûtî
http://www.gurabamecmuasi.com/Dergi/16-sayi/308-velinin-degisik-sekillere-girmesi.html
Not. Bu yazıya az evvel oturup başlamadan önce gece ve sabah bazı hocaefendilerle de görüştüm. Acaba bizim i’tikâdımız bu noktada sahîh midir diye, onların isimlerini vermeye gerek görmüyorum. Onlar da Efendimizin burada özetlemeye çalışmış olduğum şekildeki teşrifinin mümkün ve caiz olduğunu ifade buyurdular.
Yorum
Reblogged this on Taberânî.
Yorum Ekleyin