Müdafaayı Temelde İki Mesele Olarak Ele Alabilmek Mümkün;
1)Konuya Giriş Ve Müdafaa’nın Yazılma Sebebi.
2)Konuyla İlgili İzahat Ve Deliller.
Nâkşibendi Tarikatı’nın farklı kollarından devam eden kapıların ekserisinde ‘’Hanım Vekil İle Bey’at’’ hususunun yer almadığını görmekteyiz. Bu noktada bazı müridler aşırıya kaçarak ‘’Hanım Vekil İle Bey’at Hususu’’nu bilmeden tenkit ediyorlar hatta sözlerinin nereye eriştiğinin (Sünnete) farkında bile olmuyorlar. Bizler bu delilleri Dilaver Selvi Hocamız’ın Kaynaklarıyla Tasavvuf isimli eserinin 3.Cilt 25. Sahifesinden Bey’at Ve Şekli ile ilgili konudan kendilerine sunduk. Bu konu ile ilgili herhangi bir problem kalmadı fakat şöyle, izaha muhtaç bir durum var.
Seyda-i Abdurrahman-ı Taği Hazretleri (Kaddesallahu Esaruhu’l Âli) buyuruyorlar ki; Bir Şeyh müridinin namusunu gözetmezse, korumazsa namussuzdur keza bir mürid Şeyhi’ni müdafaa etmezse… Biz de bundan yola çıkarak Meşayıh’ın (Kaddesallahu Esraruhu Aleyhim) tenkit edildiği bir konuda elimizden geldiğince onları müdafaa etme gayretindeyiz.
Konuya dönelim; Hanım vekil ile bey’at alma hususunu ben Gavs Hazretleri’nin (Kuddise Sirruhu) döneminde vekil olan sûfi ağabeylerimizden araştırdım ve Gavs Hazretleri döneminde de hanım vekil olduğunu bu meselenin Sultan Hazretleri ve Seyyid Abdulbâqi el-Menzili Hazretleriyle devam ettiği sonucuna ulaştım.
Bu noktada; Tarikat-ı Aliyye’de (Şâh-ı Hazne’nin yolunda) olmayan bir şeyin Gavs Hazretleri tarafından uygulanmasını bir ictihad olarak mı değerlendirmeliyiz yoksa rey ile verilen (zaruretten dolayı) bir karar olarak mı değerlendirmeliyiz?
Bu noktada iki mesele vardır.
1)Mürşidin reyi izafidir. (Şer’an dayandığı bir isnad noktası vardır.) Mürşidin buna yetkisi vardır ve sünnette olan bir şeyi Tarikat-ı Âliyye’de uygulamaya koyabilir. Şeraite aykırı olmadığı müddetçe bunun herhangi bir sakıncası yoktur ve sünnet olan bir şeyin bid’at olması zaten söz konusu değildir.
Zaruretten maksat, müridanın geniş çerçeveli (coğrafi anlamda) olması ve yanlış anlaşılmalara özellikle de acemilerin Tarikat-ı Aliyye’ye ters durmamaları noktasında Hanım Vekil ile Bey’atın zaruret haline gelmiş olması. (Erkeklerin hanımlarını falanca erkek vekile göndererek onun aracılığıyla mürşide bey’at etmelerini istemek ve bu konuda acemileri ikna etmek zor olsa gerektir vs… gibi nedenleri zaruret hali olarak nitelendirebilmek bizce mümkündür, aklidir, uygundur.)
2)Fıkıhta müctehidlerin nasıl ki ictihad makamındaysa, Tasavvufta da Kâmil Mürşidler ictihad edebilirler. Bu konuyla ilgili iki nakle ulaşabildim.
Özel zikirlerin bir kısmı alim ve ariflerce tespit edilmiştir. Bu tür zikirler, yapanların tercihine bırakılmıştır. Onlar, “Allah’ı çokça zikredin” emrine girer. Bu zikirlerin zamanı, sayısı, şekli ve yapılma usulü ariflerin içtihadına dayanmaktadır. Terbiye sahasında müçtehid olan kâmil mürşidlerin içtihat yetkisi vardır. Onlar bu zikirleri bir delil, müşahede ve tecrübeyle ortaya koymuşlardır.
Yani, İslam’ın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur. Fakihler nasıl fıkıh alanında içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler. (Halife Seyyid Muhammed Sâki Hâşimi Hazretleri)
Meseleyi ele almış olduğumuz her iki yönde de konuyu bina edecek olursak bu durumun sünnete aykırı olmadığını ve Kadınlara Vekâlet veren Meşyıh’ın (Kaddesallahu Esaruhu’l Aleyhim) bu uygulamada bazı delillere dayandığını görebiliriz.
Hazreti Peygamber (Sallallahu Teala Aleyhi Ve Sellem) Hanımlardan nasıl bey’at alıyordu?
Sünnete baktığımızda Hazreti Peygamber’in (Sallallahu Teala Aleyhi Ve Sellem) kadınlardan iki şekilde bey’at aldığını görmekteyiz.
1)Sözlü Olarak: Âişe dedi ki: Mü’min hanımlardan kim bu şartlan kabul ediyorsa o imtihan edilmeyi de ikrar ve kabul etmiş oluyordu. Rasûlullah (sav) da hanımlar bunu sözleriyle ikrar edip kabul etti mi onlara; “Haydi gidin, ben sizinle bey’a ti eşti m” diyordu. Allah’a yemin olsun ki Rasûlullah (sav)’ın eli hiçbir kadının eline değmedi. Onlarla sadece söz ile bey’atleşti. Âişe dedi ki: Allah’a yemin ederim ki, Rasûlullah (sav) kadınlardan ancak yüce Allah’ın kendisine emrettiği şartlarla bey’atleşti. Rasûlullah (sav)’ın eli hiçbir kadının eline değmedi. O, onlardan söz aldı mı sözlü olarak: “Ben sizinle bey’atleştim” dedi. (Bahârl, V, 2025; Müslim, 1489; îbn Mâce, II, 959.)
2)Perde / Kapı Arkasından: Um Atiyye dedi ki: Rasûlullah (sav) Medine’ye geldiğinde ensar hanımlarını bir evde topladı. Sonra bize Ömer b. el-Hattab’ı gönderdi. Kapıda durup selam verdi, biz de selamını aldık. Ömer dedi ki: Ben Rasûlulİah (sav)’ın size gönderdiği elçisiyim. Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayınız, Kadınlar: Evet deyince, evin dışından elini uzattı, biz de evin içinden ellerimizi uzattık sonra da: Şahid ol Allah’ım dedi. (Heysemi, Mecmâ, VI, 38) (Hazreti Ömer’in Vekâleten Uygulaması var burada, Hazreti Peygamber’in bizzat bu şekilde uygulamaları da vardır.)
3)Solu Dolu Bir Kaba El Batırmak Suretiyle: Amr b. Şuayb’ın babasından, onun dedesinden rivayetine göre Peygamber (sav) hanımlarla beyatleşecek olursa içinde su bulunan bir kab getirilmesini emreder, elini o kaba daldırır, sonra da hanımlara emir vererek onlar da ellerini o kaba daldırırlardı. (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 17/283-284.) (Bez uzatup diğer ucundan bayanların tutmaları yolu ile bey’at alındığına dair rivayetler de vardır)
4)Kadın Vekil Yolu İle:
Öncelikle bir iki eserden nakil yapmak daha sonra delilleri eklemek istiyorum.
Yolumuzun büyüklerinden Seyyid Sultan Muhammed Raşid el-Huseyni Hazretleri’nin halifesi Sultan Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri Bu Konuyla İlgili Olarak Şöyle Buyuruyorlar; Meşhur olmamakla birlikte, Muhammed b. el-Münkedir nakline göre, Peygamber Efendimiz (s.a.v), Mekke’nin fetholunduğu gün bey’at alırken, bir kadını, kadınların başında, onlardan Resûlüllah (s.a.v) adına bey’at almakla görevlendirmiştir. Fakat bu rivayet zayıf bir görüştür.
Bu konuda en muteber uygulama; kadınlarla sadece sözlü bey’attır. Ancak günümüzde, bu uygulama ile amel etmek isteyenlere, yani kadın cemaatine ve müridelere bir kadın görevli ile bazı şeyleri öğretmek ve tatbik ettirmek isteyen mürşidlere yol açıktır.
Çünkü İslâmı tebliğ ederken esas olan, tebliğin en uygun ve en faydalı biçimde yapılmasıdır. Vekâlet bir veya birkaç konuda-olacağı gibi, her konuda da olabilir.
Mürşid-i kâmil, intisab için de özellikle kadınların intisabında, en sahih ve emniyetli olarak, intisabı, sözlü olarak, bir perde veya kapı arkasından yapmalarıdır. Ayrıca, mürşid-i kâmil, bir erkek veya kadını tövbe ve intisab ettirme hususunda görevlendirebilir.
Dilaver Selvi Hoca İntisap Konusu İle İlgili Yazmış Olduğu Bir Makalesinde Bu Konuya Şöyle Açıklık Getiriyorlar.
Ayrıca, mürşid-i kâmil, bir erkek veya kadını tevbe ve intisab yaptırma hususunda kendisine vekil olarak görevlendirebilir. Vekilin yapacağı, intisabı tarif etmek ve vekili bulunduğu zata irşad işinde yardımcı olmaktır. Hz. Rasulullah (A.S.)’ın Hz. Ömer’i ve Hz. Umeyme’yi (R.A.) görevlendirmesi gibi.
Mahremi olmayan bir kadının elini, onu tehlikeden kurtarmak ve zaruri tedavi gibi dinen müsaade edilen bir mazeret yokken tutup musafaha etmek, hayır gibi gözüken bir iş için de olsa caiz değildir. Bu, Sünnet’e uygun olmadığı gibi, yapana hayır da getirmez.
Allame Eşref Ali Tanevî (Rh.A.) bu konuda şu tesbitleri yapmıştır: “Bazı bilgisiz veya dikkatsiz kimseler, kadınlardan el ele biat alıyorlar. Bu kesinlikle caiz değildir. Yabancı kadının tenine zaruretsiz el dokundurmak günahtır. Hadiste, bu amelin batıl ve haram olduğu belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz (A.S.)’dan daha müttaki ve iffetli kim olabilir? Kadınlardan biat alma konusunda Peygamber Efendimiz’in bu kadar çok dikkat etmesine rağmen, hiçbir mürşidin kendisini baba veya melek gibi görerek, sorumsuz ve hayasız bir şekilde kadınlarla biat etmesi doğru değildir. Biatın anlamı söz vermektir. Bunun sözle olması yeterlidir.
Tefsirlerden Konuyla ilgili Nakiller:
Meşhur olmamakla birlikte, rivayet olunduğuna göre Rasûlullah (s.a.v), Mekke’nin fethi gününde bey’at alırken, kadınların başına bir kadın görevlendirmiş ve görevli kadın onlardan (Rasûlullah a.s. adına) bey’at almıştır. (Bkz: Kurtûbî, el-Câmî, XVIII, 71; Ebû Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’an, IV, 1779; Ebu’s-Suûd, irşâdu’l-Aklis-Selim, V, 716 (Dâru’l-Fikr). ibnu Sa’d, Tabakat, VIII, 7; Taberi, Câmiu’l-Beyân, Cüz; 28, sn: 80-81; Kurtûbi, el-Câmi, XVIII, 71; Suyûtî, ed-Dûrrü’l-Mensûr, VIII, 140.
Denildiğine göre Rasûlullah erkekler bey’atini bitirdikten sonra, Safa tepesi üzerine Ömer (r.a) onunla birlikte ve ondan biraz daha aşağı bir yerde oturdu. Hanımlara bey’at şartlarını koşuyor, Ömer de kadınlarla musafahalaşıyordu. Yine rivayet edildiğine göre o bir hanımı Safa üzerinde durmakla görevlendirdi ve bu kadın onlarla bey’atleşti.
Ey Allah’ın Ra-sûlü, bizimle musâfaha yapmayacak mısınız? dedik. Rasûlullah (s.a.) dedi ki: Ben, kadınlarla musâfaha yapmam. Sadece bir kadına söylediğim söz, yüz kadına söylediğim söz gibidir.
Hazreti Peygamber’in (Salllahu Aleyhi Ve Sellem) kendi adına Bey’at alması için vekil tayin etmiş olduğu hanım sahabi kimdi?
Mâverdîve Bursevî, bu kadının, Hz. Hatice (r.aha)’nın kızkardeşi, Hz. Fatıma (r.anhâ)’nın teyzesi Ümeyme (r.anhâ) olduğunu nakletmiştir.
Bursevî, Rûhu’l-Beyân, IX, 491; Mâverdî, a.g.e, V, 524.
Kaynaklarıyla Tasavvuf Cilt 3 Sayfa 25 – Dilaver Selvi
Muhammed İbn Münkedir der ki: Emîme Bint Rukayka ki o Fâtıma’nın teyzesi Hatice’nin bacısıydı— dan sözlü olarak bana anlattı ki der ve hadîsi sonuna kadar zikreder.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bana Ya’kûb… Selmâ bint Kays’-tan nakletti ki o Peygamberin teyzelerinden birisiydi, Rasûlullah (s.a.) ile iki kıbleye doğru birlikte namaz kılmıştı. Neccâr oğullarından Adiyy kabilesine mensûb bir kişinin hanımıydı. (İbn-i Kesir Tefsiri)
Görüldüğü gibi meşhur olmamakla birlikte Hazreti Peygamber’in (Sallallahu Teala Aleyhi Ve Sellem) kendi adına bey’at alması için bir kadın vekil tayin ettiği rivayetlerde ve tefsirlerde yer almış hatta bu bayanın kim olduğu âlimler tarafından zamanında dile getirilmiştir. Bu izahattan sonra sanıyorum bu işe karşı çıkan ve bu konuta ifrata kaçan kardeşlerimiz büyüklerimizi tenkit etme noktasında daha insaflı daha ihtiyatlı ve daha tedbirli davranırlar.
Yorum
zayıf rivayet
sizler naksiliyi adaplari ezdiniz zaten mursidiniz kamil birisi olsa vekaletin uygun olmadığını söylerdi..
dünyaya dalmışsınız
hakikatı öğrenin
Yorum Ekleyin