DEĞİRMENDE ZİKRET! TAVSİYESİ BİR HEZEYAN MIDIR?
Bismihi Mevlâ Hak Subhanehu Tebareke Ve Teala
Salat-ı Selâm Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Teala Aleyhi Ve Sellem Efendimiz’in üzerine, Selâm cümle nebi ve rasûllerin (Aleyhisselam Ecmâin) üzerine olsun!
Selâm Peygamber Efendimiz’in (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) Ailesinin, Evladının, Ezvacının, Ashabının, Etbahının, Zürriyetinin, Muhacirinin Ve Ensarının (Rıdvanallahu Teala Aleyhim Ecmaîn) üzerine olsun!
ALLAH Teala’nın rahmet ve bereketi bütün sâlih kulların, (Kaddesallahu Esraruhu Aleyhim Ecmâin) ve üstâdım Şeyh Hazretleri’nin (Kaddesallahu Esraruhu’l Âli) üzerine olsun!
Yapılan bir itiraz ve izahı.
Müridandan birisi Şeyh Hazretleri’ne (Kaddesallahu Esraruhu’l Âli) dersini dikkatinin dağıldığı özrünü bildirerek yapamadığını, beyan ederek Şeyh Hazretleri’nden istimdad dilemiş, Şeyh Hazretleri (Kaddesallahu Esraruhu’l Âli) ise ona nerede ikâmet ettiğini sorup, köyde oturduğu cevabını alınca, köyünüzde su ya da yel değirmeni bulunur mu diye sorup evet efendim su değirmeni vardır cevabını alması üzerine müride, o halde eğer sana zahmet ve meşakkat vermeyecek ise dersini orada yap buyurmuşlardır.
Bazı kimseler buna itiraz ederek, hadi ders talim etmeyi bir kılıfa soktunuz, bu değirmen işini ne yapacaksınız demişler ve bunu bir hezeyan olarak değerlendirmişlerdir.
Biz deriz ki, Peygamberler dışında kimse masum değildir fakat Şeyh Hazretleri kendinden öncekilerinin demediği bir şeyi diyecek, yapmadıkları bir şeyi yapacak ve yaptıracak değildir! Kendinden öncekiler de aynı metot üzre olduklarından hata etmemişlerdir, bu minvalde Şeyh Hazretleri’nin hata yapması da pratikte mümkün olmayacaktır! Bu onların masumiyetinden değil doğru yola sadık oluşlarındandır.
Şeyh Hazretleri’nin (Kaddesallahu Esraruhu’l Âli) değirmen tavsiyesinde muhakkak büyük bir hikmet vardır!
1)Şeyh Hazretleri’nin değirmen tavsiyesi Tarikat-ı Âliye’de nereye, hangi kaynağa isnad edilebilir.
2)Bu konuya sünnetten bir izah getirebilmek mümkün müdür?
METİN
1)Zikre odaklanmak için yüksek ses vasıtasıyla dış ortamdan soyutlanıp gafletten uzaklaşma:
Kur’an-ı Azimüşşan’da beyan edildi ki yerde ve gökte her ne yaratılmışsa mümkün olmamıştır ki onlar Hak Tebareke Ve Teala’yı zikretmekten geri dursun! (1) Taşlar dahi durdukları yerde ALLAH Teala’yı zikrederler de bu zikirden, ALLAH Teala’ya olan korkularından ötürü görünen bir sebep yokken yuvarlanıverirler.(2)
Değirmen de tıpkı böyledir, muazzam bir uğultu ile dönüverir, uğultu bir inleme, bu inleme ise bir zikirdir. Bahsi geçen uğultu bir yerden çıkmaz, (tek bir yönden işitilmez) taşın bulunduğu binanın, yapının duvarının her tarafına bu ses yayılır ve adeta kişiyi büyülercesine etkisi altına alır, kişi artık dışarıdan gelecek hiçbir sesi işitmez olur, kalbini, gönlünü, ruhunu dinlemeye başlar.
Ehl-i Tasavvuf; bir yandan gelmeyen etki alanındaki kişinin duyusunu kapsayacak her yönden ona nüfuz edecek türden, akarsu, yel değirmeni, su değirmeni, şiddetli rüzgâr seslerinin gafleti gidereceğini ve kişinin kalbini, yüreğini dinlemesinde ona yardımcı olacağını bildirmişlerdir. (3)
2)Rasulullah’ın vahiy aktarılırken yüksek ses zuhur ettirilerek dış ortamla ilişkisinin kesilmesi:
Teknik tabirle yüksek frekanslı, kişinin tamamen adapte olmasını sağlayan türden seslerin gafleti gidermek suretiyle, zikir, râbıta, müşâhede gibi insanın kalbine hitap edecek işler yapma noktasında kişiye fayda sağlamasının en büyük örneğini Hazreti Peygamber Sallallahu Teala Aleyhisselam’ın vahiy ile olan münasebetinde görmekteyiz.
Vahyin geliş çeşitlerine baktığımız vakit vahyi telakki ve hıfz için, Peygamberimiz (a.s.)ın kalbini toparlamak ve hazırlamak, kulaklarının ve kalbinin vahiy meleğinin sesinden başkasıyla meşgul olmasına meydan bırakmamak için bir takım yüksek seslerin hâsıl edildiği ve bu hal üzere vahyin Hazreti Peygamber’in kalbine işlendiği aşağıdaki nakilde muteber hadis
Tarih, tefsir usulü kitaplarında nasıl yer bulduğu kolayca anlaşılabilecektir.
‘’Vahiy tarzlarından birisi de, vahyin dehşet saçan bir çan, çıngırak uğultusu gibi uğuldayarak
gelişidir.
Haris b. Hişam’ın:
“Yâ Rasûlallah! Sana vahiy nasıl gelir?” sorusuna Peygamberimiz (a.s.)ın verdikleri cevapta, vahyin bu tarzı şöyle açıklanmıştır:
“Vahiy bazan bana çıngırak sesi gibi (müthiş bir madenî ses uğultusu ve alarm ile) gelir ki, vahyin bana en ağır geleni de budur!
Vahiy hali benden kalkınca, meleğin bana söylemiş olduğunu iyice bellemiş bulunurum” buyurmuştur.
Sanıldığına göre; işitilen bu şiddetli ses ya vahiy meleğinin kendi sesi, ya da, kanatlarının uğultusu idi.
Bunun hikmeti de, vahyi telakki ve hıfz için, Peygamberimiz (a.s.)ın kalbini toparlamak ve hazırlamak, kulaklarının ve kalbinin vahiy meleğinin sesinden başkasıyla meşgul olmasına meydan bırakmamak içindi.
Abdullah b. Amr b.Âs:
“Yâ Rasûlallah! Vahyin gelişini sezer misin?” diye sorduğu zaman, Peygamberimiz (a.s.):
“Evet! Sesi işitir ve susarım.
Bana hiçbir sefer bu tarzda vahyolunmamıştır ki, ruhumun alınıyor olduğunu sanmış olmayayım!” buyurmuştur.
Yüce Allah bir emri vahyetmek, vahiy suretiyle dile getirmek istediği zaman, Allah’ın emrinin korkusundan, gökleri, son derece şiddetli bir titreme alır.
Göklerin halkı olan meleklerde, İlahî Kelamı, düz ve sert bir kayaya çarpan demir zincir(in çıkardığı korkunç ses) gibi işitince, Allah’ın Kelamı karşısında duydukları derin haşyetten dolayı kanatlarını çırparlar, baygın düşüp secdeye kapanırlar!
Ayılıp secdeden başını ilk kaldıran, Cebrail (a.s.) olur.
Yüce Allah ona, vahiylerinden, dilediğini söyler.
Cebrail (a.s.) yanlarına gelinceye kadar, öteki melekler öylece baygın halde kalırlar.
Cebrail (a.s.), bütün göklerdeki meleklere uğrar.
Her göğe uğradıkça, kalblerinden korku kaldırılano gök halkı olanmelekler ona:
“Ey Cebrail! Rabbimizne buyurdu?” diye sorarlar.
Cebrail de:
“Hakkı buyurdu. En Yüce, en büyük olan O’dur!” der.
Meleklerin hepsi de, Cebrail (a.s.)ın söylediği gibi söylerler.
Birbirlerine de:
“Rabbimiz ne buyurdu?” diye sorarlar ve:
“Hakkı buyurdu. En yüce ve en büyük olan O’dur!” derler.
Yüce Allah, vahyi nereye ulaştırmasını emir buyurmuşsa, Cebrail (a.s.), gökten yere kadar, gökten göğe geçe geçer götürüp oraya ulaştırır.’’ (4)
Kelâm’ın sahibi Rasûlünün gönlüne Kur’an-ı Kerim’i işlerken ses yaratıp onu dış dünyadan uzaklaştırıyor ise neden onu zikrederken dış dünyadan bünyemizi soyutlamayalım, uzaklaştırmayalım?
ALLAH Tebareke Ve Teala Şeyh Hazretleri’ne (Kaddesallahu Esraruhu’l Âli) ömürler versin. Âmin.
(1) Haşr 59/24
(2) Bakara 2/74
(3) Risâle-i Hâlidiye Tercümesi Ve Adab-ı Zikir Risâlesi Dersini Yapmak Ba’bı.
(4) İslâm Tarihi – Âsım Köksal / Vahyin Geliş Türleri
Yorum
Çok Başrılısn Bu kunuda .
Yorum Ekleyin