Küfrün, kin ve nefretini artırarak muhafaza ettiği gerçeği en kalleş şekliyle, dünyanın bir ucunda, Yeni Zelanda’da tekrar gün yüzüne çıktı. Silah ve şarjör üzerine işlenmiş tarihî veriler, melun saldırının ne derece kindar bir arka plâna sahip olduğunun göstergesi. Onlarca asra ait bir dökümün işareti olan liste, katliamın oldukça profesyonel bir ekip tarafından kotarıldığının ilânı!
Bu menfur katliama maruz kalanlar, isimlerini İslâm şehidleri arasında müstesna mevkii haiz bulunan mihrab ve mescid şehidleri arasına yazdırdılar. Bizler ise, içerisinde bulunduğumuz imtihanın derinliğinin getirdiği ağır bir hissiyatla en içten şekilde yanıp kavrulduk! Hâdisenin sıcağında hatırlayıp hatırlatmamız ve hiçbir zaman unutmamamız gereken önemli hususlar var…
Konuyla ilgili pek çok şey konuşulmasına ve yazılıp çizilmesine rağmen sorulması gereken asıl soruya pek odaklanılmıyor. Oysaki Müslüman Türkleri hedef alan bir Sırp’ın,[1] neden Yeni Zelanda’daki Müslümanları tercih ettiği hususu ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Terörist caninin Yeni Zelanda’ya en yakın ülke olan Avustralya vatandaşı ve ilgili coğrafyada mukim bir kimse olması, bu soru karşılığında tatmin edici bir cevap olmasa gerektir.
Yeni Zelanda’nın Bazı Özellikleri
Her şeyden evvel, Yeni Zelanda’nın bazı özelliklerine göz atalım. Bahsi geçen ülkenin, seküler yapının bazı arızalarla[2] da olsa sağlıklı şekilde uygulanabildiği bir ülke olduğunu belirtebiliriz. İdarî yapı, Müslümanlara yönelik desteğini esirgemiyor. Aleyhimizde birtakım demeçlerde bulunan siyasî ya da aktivist kişilikler söz konusu olsa da, pek prim verilmiyor. Zaman zaman gerçekleşen ve 11 Eylül saldırısının ardından artış gösterdiği tespit edilen münferit bazı saldırı ve taciz girişimlerine mümkün mertebe engel olunuyor.
Yeni Zelanda’da Müslümanlar günbegün büyüyüp geliştiği gibi ihtidâ edenlerin sayısı da katbekat artıyor. Bu gelişime bağlı olarak İslâmî müesseseler de büyük bir hızla tesis ediliyor. Hatta İslâmî dernekler, federasyon olarak tek çatı altında toplanabilmiş durumdalar.
Ülkedeki İslâmî doku, Batı dünyasının kaşımaktan çok hoşlandığı mezhep kavgası ya da ideolojik ayrılıklardan oldukça uzak. Zira Müslümanların kahir ekseriyetini Sünnîler teşkil ediyor. Teşeyyu‘ (Şiî yayılmacılığı) buraya nüfuz etmişse de, henüz kayda değer bir varlık gösterebilmiş değil.[3]
Tarihteki İlk Saldırı
Yeni Zelanda coğrafî konumundan olsa gerek, kargaşa ve saldırı ortamlarından oldukça uzak bir ülke. Müslümanlara yönelik gerçekleşmiş herhangi bir ölümcül saldırı da yok. Kayıtlara göre, 1998 senesinde bir cami kundaklanmışsa da, birkaç gün önce Brenton tarafından düzenlenen saldırı Yeni Zelanda tarihinde Müslümanlara yönelik ölümcül ya da silahlı olarak ifade edebileceğimiz ilk saldırı. Bu sebeple saldırının birçok yönden irdelenmesi gerekiyor.
Türkiye ve Yeni Zelanda
Terörist caninin ülkemizle ilgili yaklaşımları, Yeni Zelanda ile münasebetlerimizi de gündeme taşımış oluyor.
Türkiye ile Yeni Zelanda, ilişkileri her geçen gün gelişen ve güçlenen iki dost ülke. Ülkeye girişte Türkiye’den gelenlerden vize ücreti alınmıyor. Ülke sınırları içerisinde, dünya geneli başarı sıralamasında 200’ün içerisinde yer alan üniversiteler bulunuyor. Üniversite diplomaları ülkemizde ve Avrupa ülkelerinde geçerli. Öğrencilere, eğitim süresi boyunca geniş burs ve çalışma imkânları mevcut. Yüksek lisans ve doktora süreleri, ülkemize ve sair ülkelere nazaran daha kısa. Ülkede eğitim gören farklı ülke vatandaşlarına geniş imkânlar sunuluyor. Bu sebeple, Yeni Zelanda’da lisans ve lisansüstü eğitimini sürdüren pek çok Türk öğrencimiz bulunuyor.[4]
Geçmişte Çanakkale muharebelerinde karşı karşıya gelmiş olmamıza rağmen millet olarak Yeni Zelanda’da çok seviliyor ve gerek kültürel gerekse dinî yönden büyük saygı görüyoruz.[5]
Haka Dansını Daha Yakından Tanıyoruz
Haka dansı, belli bir yaş aralığında bulunan hemen herkesin hatırlayacağı, bir dönem haber programlarından magazin programlarına kadar bir dizi televizyon programının vazgeçilmez bir malzemesiydi. Kültürel unsurların ülke tanıtımı açısından ne kadar önemli olduğunu haka dansı örneğinde de görebilmek mümkün. Yeni Zelanda’nın haritadaki yerini bilmeyenler dahi ilginç haka dansının bazı figürlerinden haberdardırlar.
Konunun İslâmofobi ile İlgisi
Saldırının sebebi, elbette İslâmofobi değil. Nitekim saldırıyı gerçekleştiren caninin silâh ve şarjörünün üzerinde bulunan yazılardan nasıl bir düşünsel arka plâna sahip olduğunu açıkça anlayabilmek mümkün. Lâkin saldırının, İslâmiyet’i terörle bağdaştırmak suretiyle dünyada bir tür korku ve nefret olgusu hâline getirmeyi gaye edinen anlayışa hizmet eden bir argüman olarak değerlendirilebilmesi de mümkün.
Yaşanması Muhtemel Örgütsel Saldırılara Dikkat
Konunun İslâmofobi çığırtkanlığı için argüman teşkil etmesi noktasındaki tehlikeli boyut; karşı saldırı ya da saldırıların gerçekleşme ihtimali. Her ülke bu ihtimale karşı tedbirlerini en geniş ve sıkı şekilde almalı.
Evanjelist Yapının Girişimleri
Konuyu terörist caninin İskoç kökenli olduğunu ve sadece ideolojik saiklerle hareket ettiğini söyleyerek geçiştirmek saldırının arka plânını gölgelemek olur. Terörist Brenton’un gerek silah ve mühimmatının üzerinde yer alan mesajlar gerekse katliamdan önceki açıklamalarında 2011 senesinde Norveç’te düzenlenen saldırıya yönelik göndermeleri ciddi bir projeyi işaret ediyor. Nitekim bugün yapılan bazı açıklamalar da terörist caninin masonik veya evanjelik bağlantıları bulunduğu yönünde.
Bazı stratejistler uzunca bir süredir Evanjelik terör saldırıları ihtimaline dikkat çekmekteler. Söz konusu teröristin ideolojik yelpazenin “aşırı sağ”ında konumlanan bir ideolojiye mensup bulunması da, söz konusu ihtimali oldukça güçlendiriyor.
İhtiyar dünyanın, yaşına aldırmaksızın küresel tesire sahip birçok yeni gelişmeye gebe olduğu şüphe götürmez bir hakikat! Sonumuz hayrola…
Dipnotlar
[1] Brenton Harrison Tarrant’ın asıl hedefinin Müslüman Türkler olduğunu, saldırıdan önce yayınlamış olduğu metnin içeriğinden anlıyoruz.
[2] Bahsettiğimiz arızalar, ‘Ezân-ı Muhammediye’nin okunması konusunda kanunî birtakım engellemelerdir. Buna mukabil, giyim-kuşam gibi konularda Müslümanlar, ülkede yürürlükte bulunan kanunlar kapsamında rahat bir şekilde hareket edebilmekteler.
[3] Yeni Zelanda’nın İslâm tarihi açısından durumu ve dinî yönden aktüel vaziyeti hakkında “Timeturk” te yayımlanmış olan müfit bir çalışma yer alıyor. Diyanet İslâm Ansiklopedisi’ndeki ilgili madde de önemli bilgiler ihtiva ediyor.
[4] Ülkenin eğitim imkânları hakkında malûmata buradan ulaşabilirsiniz…
[5] Yeni Zelanda, 1. Dünya Savaşı vetiresinde İngiliz sömürüsüydü ve Çanakkale’de savaşmak üzere İngiliz ordusu içerisinde Avustralyalı ve Yeni Zelandalı çok sayıda savaşçıdan oluşan bir birlik bulunuyordu. Anlatılanlara göre, Yeni Zelanda, Çanakkale Muharebelerinde yaşananları hâlâ canlı tutuyor; fakat bunu bir tür hesaplaşma ya da intikam unsuru değil; sadece hatıra olarak yaşatıyor. Türklere ya da Müslümanlara karşı bir düşmanlık duygusu benimsemiş değiller.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin