Cübbeli Ahmed Mahmud Ünlü hoca efendinin, Yâsîn-i Şerîf tefsiri ile başlayan Kâdı Beyzâvî tefsir derslerinin ilkinde hadisler, muhaddisler ve hadis usulüne ilişkin birtakım sözleri[1], hayli yankı uyandırdı. Oysaki bu sözleri yeni sarf etmiyordu. Her fırsatta dillendirmiş olduğu bu tavrını seneler öncesine ait, Vehhâbîlere reddiye niteliğindeki ‘Hadislere İmân’ başlıklı, sonradan vcd’ye dönüştürülerek satışa sunulmuş ve yazıya da deşifre edilmek suretiyle kitap olarak da basılmış bulunan vaazında[2] tafsilatıyla beyan etmiş idi. Hoca efendi aynı görüşleri, söz konusu tefsir dersinden yine çok önceleri, Ebubekir Sifil hoca efendiyle zuhur etmiş olan tartışmasında da detaylarıyla aktarmıştı.[3] Daha önce konuşulmuş ve Cübbeli Ahmed hoca efendinin anlayış ve tavrında ısrarcı olması sebebiyle kapanmamış olan konunun sanki hiç gündeme gelmemişçesine adeta bir infial biçiminde tartışma gündemine yeniden taşınmış olması, konunun ilmî tartışma ve insaftan ziyade kin, garez ve husumete dönüşmüş olduğunun göstergelerindendir.
Kin, garez ve intikam duygusu güden, kendileriyle iyiyken iyi, kendilerinin aleyhinde en küçük bir söz ya da tavır söz konusu olduğunda ise bir anda en kötüye dönüşebilen, opürtünist edasıyla her konuyu fırsata dönüştürmeye çalışan, işlerine geldiğinde hocanın yüzüne gülüp işlerine gelmediği anda hemen hasım kesilen tuhaf kimselerin başında da Marifet Derneği mensupları gelmektedir. Cübbeli hocanın hadis ilmîne ilişkin beyanlarını, onların da dergilerinde tenkit malzemesi edinmeleri, bu husumetin temayüz ettiği son gelişmelerden biri olmuştur. Bundan sonra ne olur ve iş nereye varır; bunu hep birlikte bekleyip göreceğiz…
Abdulfettah Kevserî… Kimdir, necidir, yoksa bilinen birinin kullandığı müstear bir isimden mi ibarettir; günü geldiğinde bu gerçek de ortaya çıkacaktır nasılsa. Bu yazarın ilginç bir hareket tarzı vardır. Marifet dergisinde ne zaman ki devleti, hükümeti, bazı kurum ve kuruluşları ya da İsmâilağa Cemaati mensubu olup da kamuoyu tarafından tanınan kimseleri hedef tahtasına oturtan veya câmiâ içi meseleleri konu edinen bir yazı görseniz, altında, derneğin adeta ‘’Molla Kâsım’’ rolüne soyunmuş gibi bir edayla hareket eden Abdulfettah Kevserî’nin imzasını da beraberinde görürsünüz.[4] Marifet ekibinin Cübbeli hocayı tenkit teşebbüsünde de bu zâtın imzasının bulunması, geçmiş yazılarındaki çizgisi ve dikkat çektiğimiz tavrıyla beraber düşünüldüğünde, ayrıca bir problem teşkil etmektedir. Bir başka problem de Abdulfettah Kevserî’nin yazısından evvel gelen grafiklerin, ‘’Cübbeli Ahmed Hocanın Hadis İlmi Garabeti’’ başlıklı yazıdan farklı oluşudur. Bu gidişattan, ‘’İşlerin En Hayırlısı Orta Olanlarıdır’’ konusuna dair bir yazının planlandığı fakat dergi baskıya gitmeden hemen önce bu yazının çekilerek yerine, Cübbeli Ahmed hoca tenkitini içeren yazının -son dakika- sürüldüğü anlaşılmaktadır.[5]
Son asra damga vurmuş, tecdîd faaliyetinin önemli şahsiyetlerinden olmuş bu iki büyük zâtın ismini cem ederek oluşturulmuş bu müstear ismin, böyle fitne-fücur işlerine alet edilmesi, üzerine konuştuğumuz derginin ve bilhassa bu ismi kullanarak yazan zâtın ilme ve ulemaya verdiği kıymetin de derecesini göstermektedir. Bu iki mübârek âlimin isimleri, bu tür politikalara âlet edilecek isimler midir Allah aşkına?..
Sözde Hadis Müdâfiî Bu Zât Neyi Bekledi?
Hadis, hadis usulü ve cerh-ta‘dîlin ehemmiyetinden ve muhaddislerin mücadelesinden bahseden yazar, Cübbeli hocanın sözlerini tenkit ettikten ve kendisini tevbeye davet ettikten sonra:‘’Bu zamana kadar malum hocamızın hadis ilmi ile alakalı ve hadislerle yaptığı sohbetlerindeki yanlışlıklara dair cemaat içi tartışmaların olmaması için susmayı tercih etmiştik,’’[6] demektedir. ‘’Hadis ilmini küçümsemek dini yıkmaktır’’,[7] ‘’uydurma hadisle amel etmeyi meşru görmek, haramı helal yapmaktır,’’[8] sözlerini sarf eden, konuyu bu derece hayati bir mevkide gören şahıs, bu dinin yıkılmasını, haramın helale dönüştürülmesini cemaat içi tartışmalardan daha mı az önemli görmüştür?
Marifet dergisindeki bu yazının kaleme alınmasının arka planında, Marifet ekibinin 15 Temmuz darbe girişimiyle ilişkilendirilmesine yönelik haberlerin çıkmış olması ve bu durumun Cübbeli Ahmed hocanın katılmış olduğu bir televizyon programındaki sözlerine bağlanması mı yatmaktadır?[9] Bu manidar makale işbu haliyle, hadis müdâfiîliğinden çok kurşun askerliği ve maddî menfaatlere dayalı, hastalıklı bir husumeti işaret etmektedir.
Mevzû Hadis Nakletme Garabetini Mevzû Hadis Naklederek Eleştirme Garabeti
‘’Tasavvuf uleması mevzu hadisleri kitaplarına bile bile almamışlardır. Çünkü mevzu olduğu bilinen hadisleri kitaplara almak, halkın arasında mevzu hadisleri yaymak demektir ki, (bu) haramdır,’’[10] ifadelerini kaydeden zâtın yazısının henüz girişinde isnâdın ve sıhhat-zaaf değerlendirmesinin ehemmiyetini beyan ettikten sonra: ‘’O yüzden Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hadis ilmi ile iştigal eden kişilere halifelerim demiştir,’’[11] şeklinde, sıhhat-zaaf değerlendirmesine göre uydurma olan[12] bir hadise yer vermiş olması da yazarımız açısından son derece talihsiz bir durumdur.
Yazar, Cübbeli Ahmed hocayı; uydurma hadisleri nakletmek, uydurma hadislerin naklini savunmakla hadis ehli ve sûfileri karşı karşıya getirmek, Vehhâbîlerin ekmeğine yağ sürmek, Ehl-i Sünnet’in hadis anlayışını Ankara ekolü ve modernist ilahiyatçıların alaya alması için zemin oluşturma gibi bir dizi suçlamaya tabi tutmakta ve onun bu yaptıklarının tamamını (hadis ilmindeki) cehaletine bağlamaktadır. Suçlamalarını müteakip İsmâilağa cemaatini hadis konusunda Cübbeli hocanın iddiaları karşısında tebriye etmeye çalışan ve bu makalesiyle mevzû‘ hadis nakli ve kaydı konusunda sağlam bir iş yaptığını düşünen yazar, kaleme almış olduğu makalesinden sonra aynı mecmuanın yine aynı sayısında, sadece birkaç sayfa sonra mevzû‘ rivâyetlerden oluşan bir konunun geldiğinden de muhtemelen habersizdir.
Yazısını, cemaatini kurtarmış olmanın verdiği huzur ve Cübbeli Ahmed hocayı eleştirmiş olmanın vermiş olduğu dayanılmaz hafiflikle tamamlamış görünen kalemşörün bu yazısından sadece birkaç sayfa sonra,[13] Cübbeli Ahmed hoca efendinin, nakilde bulunmakla en çok tenkit edildiği Safûrî’ (ya da Saffûrî)nin Nüzhetü’l-Mecâlis’inden[14] ‘sene başı-sene sonu’ duâlarının kaydedilmiş olması sahiden de ‘’bu ne perhiz, bu ne turşu’’ darb-ı meselini hatırlatmaktadır. Hadis müdâfiî geçinen Abdulfettah Kevserî, mutad yazılar yazdığı mecmuânın bir sonraki sayısında (hadi opsiyonlu davranalım) ya da ilerleyen sayılarında, Muharrem Ayının ve âşûrâ gününün fezâîline dair uydurma haberleri kaydetmiş bulunan yazarı ve dergisinin buna müsaade eden politikasını da tenkit ede(bile)cek midir?
Sözünü ettiğimiz duâ ve fazîletlerden önce gelen: ”Cevâhiru’l-hams, Na‘tü’l-bidâyâ ve Nüzhetü’l-Mecâlis gibi eserlerde zikredilen rivâyetlere göre Muharrem ayında yapılacak duaların birçok faziletleri vardır. Bu duâlar, keşif ehli âlimler ve sâlih zâtlar tarafından mücerreb olduğu için bizler de burada zikrediyoruz‘’[15] şeklindeki takdîm yazısı da Abdulfettah Kevserî’nin: ‘’uydurma olduğu bilinen hadislerle amel etmeyi meşru görmek haramı helal saymaktır‘’[16] şeklindeki ifadeleriyle taban tabana zıt görünmektedir.
Maksadımız niyet okuyuculuğuna soyunmak değildir ama yazarın makalesine sadece göz ucuyla bakıldığında ortaya çıkan bunca tezat ve garabet, bunun pek de iyi niyet mahsulü olmadığını göstermektedir. Bizim bu yazımızı yayınlamaktaki niyetimiz her ne kadar Cübbeli Ahmed hocanın Perşembe Sohbetinden önce idiyse de, bunda muvaffak olamadık. Cübbeli Ahmed hocanın müdahil olması ve Marifet Derneğinin de bu yazıyı resmî facebook sayfasında ayrıca yayınlamış olmasından sonra iş artık farklı bir mecraya sürüklenmiş; bizden de çıkmıştır.
Kalpleri, niyetleri ve her şeyin doğrusunu bilen, nihai hükmü de verecek olan, yalnızca Allah Subhânehû Tebâreke ve Te’âlâ Hazretleridir.
[1] Kâdı Beydâvî derslerinin bahsettiğimiz Yâsîn-i Şerîf tefsiriyle başlayan ilk dersini zannederiz gelen tepkiler üzerine Cübbeli Ahmed hoca efendinin sitesinden kaldırılmış durumda. Daha önce indirmiş olduğumuz bu sohbet, hoca efendinin sitesinden kaldırılmışsa da, bizim arşivimizde mevcuttur.
[2] Youtube sitesinde 13 Eylül 2010 tarihinde ilk kez yayınlandığı gözlemlenmektedir. Bu adreste sohbet 12 parça haline yayınlanmış; https://www.youtube.com/watch?v=yFvRMifyNMc burada ise: 26 Nisan 2011 tarihinde: https://www.youtube.com/watch?v=6XxLFL9Hr3Q adresi üzerinden yayınlanmıştır. Söz konusu sohbet, Meva‘îzu’l-Ahmediyye (Cübbeli Hocanın Vaazları) kategorisinin 2. kitabı olarak satılmaktadır. http://www.lalegulkitabevi.com/urun/hadislere-iman_197.aspx?CatId=130
[3] İlgili tartışmanın başlangıcı, gelişimi ve serencamı için bkz. ‘’Ebubekir Sifil hoca ve Cübbeli Ahmed hoca tartışması nasıl başladı, neler oldu?’’ http://www.musellem.net/ebubekir-sifil-hoca-ve-cubbeli-ahmed-hoca-tartismasi-nasil-basladi-neler-oldu/
[4] Yazılarına Kasım 2014 sayısında başladığı anlaşılan Abdulfettah Kevserî’nin bahsettiğimiz türden yazılarını beyan sadedinde birkaç örnek:
1- ‘’Bu Gidiş Nereye’’, Kasım 2014. Yazar bu makalesinde, ders kitaplarını ve müfredatı eleştirerek Milli Eğitim Bakanlığına ve haliyle bu Bakanlığın bağlı bulunduğu hükümete veriştirmektedir. Muhtevadaki eleştiriler esasında bizim de katıldığımız ve zaman zaman dikkat çektiğimiz türden eleştirilerdir. Lâkin bu eleştirinin bu isimle kaleme alınmış olması bu noktada dikkat çekicidir.
2- ‘’Hadis İnkârcılığı Ankara Ekolü’’, Aralık 2014. Yazar bu makalesinde Ankara Okulunu ve Diyanet İşleri Teşkilatını tenkit etmektedir.
3- ‘’Hadis İnkârcılığı Dine Hizmet Perdesi Altında Dini Yıkmak’’, Ocak 2015. Yazarın bu makalesinde de hedefte yine Ankara Okulu, hadis inkârcıları ve Diyanet İşlerinin hadis çalışmalarında bulunan ilâhiyatçılar var.
4- ‘’Ehl-i Sünneti Devlet Kurumlarıyla Yıkmak’’, Şubat 2015. Yazarın bu makalesi Marifet Derneğinin Hükümet aleyhtarı olduğu yönünde haberler çıkmasına sebep olmuş, İsmâilağa mensuplarının da tepkisini çekmiş ve İsmâilağa Câmii İlim ve Hizmet Vakfı, bu yazıya karşı bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştir. (Açıklama için bkz. https://www.ismailaga.org.tr/basin-aciklamasi-marifet-dergisi-subat-2015-sayisinda-yayinlanan-yazi-hakkinda ) Yazarın bu yazıya gelen tepkilerden sonra uzunca bir süre; Şefaat, Kabir Azabı gibi Ehl-i Sünnet’in temel konularıyla ilgili müdafaa tarzı bir serî başlattığı ve bu tür konulara girmediği anlaşılmaktadır. Aradan takriben dört ay geçtikten sonra yazarımız yine aynı formuyla kaldığı yerden devam etmiştir.
5- ‘’Dirilişin Nâkıs Yıldızı’’, Haziran 2016. Yazarımızın bu yazıdaki boy hedefi, Nureddin Yıldız hoca olmuştur. Hocanın haddini ziyadesiyle aşmış olan sözleri ve birtakım incitici benzetmeleri bu yazıda alabildiğince özgür bir şekilde tenkit edilmiştir.
Örneklerin daha da artırılabilmesi mümkündür fakat biz daha fazla uzatmamak adına bu kadarla iktifa ettik.
[5] Bu yorumu naçizane dergi tecrübelerimize dayanarak yapmış bulunuyoruz.
[6] Abdulfettah Kevseri, ‘’İşlerin En Hayırlısı Orta Olanlarıdır (Cübbeli Ahmet Hocanın Hadis İlmi Garabeti), Marifet Dergisi, Muharrem/Ekim 2016, Y.5, sy.49, shf. 52.
[7] A.y.
[8] Abdulfettah Kevseri, shf. 53
[9] Cübbeli Ahmed hocanın, 15 Temmuz darbe girişimi esnasında Marifet Derneği yetkilileriyle yaptığı telefon görüşmesinden bahsettiği video için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=sals7KI51UM ; Yenişafak gazetesinin konuyla ilgili haberleri için bkz. ‘’Darbeden Yana Tavır Aldı’’, http://www.yenisafak.com/gundem/darbeden-yana-tavir-aldi-2513252 ; Muhammed Keskin’in, Marifet Derneğinin Facebook sayfası üzerinden yaptığı açıklamaların video kayıtları için bkz.
Bölüm 1: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1073615402692611/
Bölüm 2: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1074123535975131/
Bölüm 3: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1074157345971750/
Bölüm 4: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1074166419304176/
Bölüm 5: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1074188735968611/
Bölüm 6: https://www.facebook.com/marifetdernegi/videos/1074190219301796/
[10] A.y.
[11] Abdulfettah Kevseri, s.52
[12] İlgili hadîs, Ali b. Ebî Tâlib ve Abdullah b. Abbas’tan (Radıyallâhu Anhûm) rivâyetle kaydedilmiştir. Hadîsin sıhhat-zaaf değerlendirmesi noktasında; Münzirî, mevzû‘, Zehebî (Mîzânü’l-İ‘tidâl’inde) bâtıl; Zeyla‘î (Nasbu’r-Râye’sinde) mevzû‘ hükmünü beyan etmişlerdir. Râvîler arasında bulunan Ahmed b. ‘Îsâ hakkında: ‘kezzâb’, şeklindeki en ağır cerh ifadesi kaydedilmiştir.
[13] Hasan Erbay, ‘’Dualar/Muharrem Ayı ve Aşûre Günü’’, Marifet Dergisi, Muharrem/Ekim 2016, y.5, sy.49, shf. 80-83
[14] Hocamız allâme, fakih, muhaddis, edib Şeyh Abbâs el-Alevî el-Mâlikî el-Mekkî el-Hasenî (Allah onu korusun ve ömrüne afiyet versin) el-Menhelü’l-latîf fî ahkâmi’l-badîsi’d-daîf adlı risalesinin sonunda (s. 29) şöyle demektedir: ‘’Faide: Âlimler pek çok kitap zikretmiştir ki, araştırma ve inceleme yapmadan insanın bunlardan bir hadisi nakletmesi uygun değildir. Hatta bazılarında mevzu hadislerin zikredilmesi daha ağır basmaktadır. Mesela;
Abdurrahmân es-Saffûrî’nin Şemsü’l-maârif ve Nüzhetü’l-mecâlis adlı eserlerinde, çok miktarda mevzu‘ hadis bulunduğundan dolayı güvenilemez. Hatta Dımeşk muhaddisi Burhaneddin, okunmasından sakındırmış; Celâleddîn es-Suyûtî ise haram saymıştır.’’ (Abdulfettah Ebû Ğudde merhumun, Ebü’l-Hasenât Muhammed Abdülhayy el-Ensârî el-Leknevî el-Hindî’nin el-Ecvidetü’l-Fâdıla’sına tahkîkinin Yrd. Doç. Dr. Hayati Yılmaz tarafından gerçekleştirilen çevirisinden naklen.)
[15] Hasan Erbay, shf. 83
[16] Abdulfettah Kevseri, shf. 53
7 Yorumlar
Abdülfettah Kevserî’nin yazısında hatalar yapması, yazısının “zamanı” gündeme getirilip söylediklerinin kötülenmesi ama niyetinin kötülenememesi. Cübbeli Hocadan daha müstakim bir duruş sergilemişsiniz ama eksik olmuş kusura bakmayın.
Siz de Cübbeli Hocanın mevzuyu değiştirip İrfan Gürses isimli hoca efendinin Mahmud Efendi’ye kâfir dediği (mâhud) iddiasıyla hedef gösterip kendi hatasını örtpas etmeye çalışması gibi yapmışsınız. Yazının zamanı ve yazıdaki hatalara odaklanıp onları üste çıkarıp, yazının bal gibi de haklı bir niyetle yazıldığını inkâr da edemeden haksızlık yapmışsınız.
İrfan Gürses yazıyı ne zaman yazarsa yazsın, yazısında tezada düşerse düşsün, hatalı rivayet aktarırsa aktarsın niyeti hâlistir, yaptığı da elinde milyonluk kanal olan ve Ebubekir Sifil Hoca gibi bir mücâhidi bile utanmazca harcayan bir insan olan Cübbeli Hoca’nın karşısına çıkmaktır ve büyük cihaddır. Allah sa’yini meşkûr eylesin. Asıl vebal, Ebubekir Sifil Hocaefendi’nin de dediği gibi şer’î ilimlere vâkıf olup da bu fitneye karşı konuşmayan hocalaradır! Vesselâm!
Muhterem Nu‘mân Efendi,
İç içe geçmiş ki sorudan müteşekkil bir cümleyi yönelterek yetinmeyi isterdim; fakat sizin değerlendirmeleriniz karşısında, yazı muhtevasında, açıklığa kavuşturulması lazım gelen bazı hususlar olduğunu düşündüğümüzden az da olsa uzatmış bulunduk.
Sual: İlgili Kâdı Beyzâvî tefsir dersinde Cübbeli Hoca, İrfan Hocanın ismini zikretmemiş (oradaki geçtiğini beyan ettiği konuyu çarpıtmış olma ihtimalini bir kenara bırakıyoruz) ve Marifet Derneği mensuplarıyla Cübbeli Hocanın arası açılmamış olsaydı, o yazı bu dergide yer bulabilir miydi? (Özellikle işin Marifet Dern. kısmı mühim!)
Yayınlanan ses kaydında İrfan hocanın sert tepkisinin, Cübbeli Hocanın ilgili derste anlattıklarına bağlı olarak geliştiğini anlayabilmek -siz de takdir edersiniz ki- hiç de zor değil!
Hadis İlimlerini tahsil etmiş herkesin, söz konusu derste dile getirilmiş olan hususlara itiraz etme hakkı sonuna kadar vardır; ve bu hak da, dile getirilinceye kadar kendilerinde mahfuzdur. Buna bizim bir itirazımız yoktur. Dolayısıyla İrfan Hoca bunu yaptığı için yerilemez. Talihsizlik olmuş, birtakım hatalara düşülmüştür, hiçbir insan hata ve nisyandan hâli değildir.
Yazımızın tarihi bellidir ve ‘edit’ (düzeltme) geçirmediği de açıktır. Bu yazı, Cübbeli Hocanın, reddiyenin neşrini müteakip gerçekleştirdiği sohbetin hemen ardından yayınlanmıştır, daha önce yazılmış ve tamamlanmış olmasına rağmen. İrfan hocayı tanımadığımız, dergide neşredilmiş olan yazıyı yazan şahsı, Marifet içerisinden biri olarak değerlendirmek suretiyle buradaki yazıyı kaleme almış olduğumuz da son derece açıktır.
Abdulfettah Kevserî’nin İrfan Gürses olduğu bilgisi, bizim ancak Marifet Derneği adına Şefik hoca efendinin yaptığı konuşmadan sonra sahip olabildiğimiz bir bilgidir. Ayrıca, İrfan Gürses hocayı yazıyı yazmadan önce tanımadığımız gibi, yazarken de tanımıyorduk. Kendisini yazı yayınlandıktan birkaç gün sonra tanıdık, o da -tekrar ifadeyle- Facebook’ta yayınlanan Şefik Kocaman’ın videosuyla beraber.
Kendisi hakkında hâlâ ciddi bir bilgimiz de yoktur. Tanımadığımız birinin niyeti hakkında bilgi sahibi olabilecek bir konumda da bulunmamaktayız!
Girişte yöneltmiş olduğumuz sual, mes’ele açısından hayati önemi haizdir. Bu zamana kadar susan birisi, harekete geçmek için kendisi hakkında ismi zikredilerek konuşulmasını (bir bakıma küçük düşürülmesini mı(i) beklemiştir?
Evvelemirde mufassal bir şekilde alâkadar olduğunuz için müteşekkîriz. Biz İsmailağa’yı seven, sayan insanlarız. Siz de ve biz de bu bariz. Zaman mevzuuna bu kadar fazla ehemmiyet vermeye gerek var mı? Yani biz de bu yazıyı okuduğumuzda İrfan Gürses Hoca’nın Abdülfettah Kevserî mahlâsıyla makale yazan zât olduğundan bîhaberdik. Bu da hiç ehemmiyetli değil.
Şefik Kocaman Hoca da İsmailağa usûlüne göre okumuş, etmiş bir hocadır, o hocam dediğine göre İrfan Gürses de böyledir. Cübbeli Hoca son videosunda da “Gündem Özel” başlığı ile kanalından Ebubekir Sifil Hocaya edepsizce ta’n etti. İsmailağa Cemaatinin dışından bir isim olarak Ebubekir Sifil Hoca, Cübbeli Hoca’ya karşı hakkı üstün tuttu ama tesir etmedi. Bununla da kalmadı, Cübbeli Hoca tarafından hunharca ve edepsizce saldırıya uğradı, okunmamalılar listesine alındı, avamm-ı nâs nazarında itibarı zedelendi ve İsmailağa içerisinde kendisine cephe alan bir gürûh teşekkül edildi.
Bunca fitneye rağmen İsmailağa’nın 40-50 senelik hocalarından basında bir reddiye duymadık. Siz işittiyseniz bize de ulaştırın, duacınız olalım. Biz burada bu garabete karşı cemaat içinden birisinin ikazda bulunmasını büyük takdirle karşıladık adeta kalbimiz mesrûr oldu. Sizin yazınızı da Cübbeli Hocanın sohbetinden öğrenip okuduk, müstefîd olduk.
Allah razı olsun ama zamanına vurgu yapıp çok haklı bir reddiyeyi, velev tökezleyerek yapsalar da ehemmiyetsizmiş gibi algılamasın insanlar diye yazmak ihtiyacı hissettik. Yoksa hakkı üstün tuttuğunuz bârizdir.
Cübbeli Hoca Marifet Derneği ekibinin kendini müdafaa ettiği videoları izlerse hakkını haram etmekle tehdit ederek dinleyici kitlesini tehdit ediyor, hem hâkim hem davacı oluyor ve hükmü tek celsede verip davalı tarafı kezzap ilân ederek ve ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle de mühürleyerek âdetâ lânetliyor, yerin dibine batırıyor. Madem bu hususta böyle hakkı üstün tutan bir yazı kaleme aldınız, Cübbeli Hocanın yaptıklarının da bu yazıda yer alması gerekirdi ki okuyanlar mes’eleyi tastamam öğrenebilsinler. Yazınız şu haliyle eksik bu yönden de. Min ğayri haddin böyle bir tavsiyede bulunduk. Edepsizlik ettiysek affola.
Allah sa’yinizi meşkûr eylesin. Âmin, vesselâm.
Cübbeli Hocanın yazı hakkındaki değerlendirmeleri:
https://www.youtube.com/watch?v=NMIwwuk50_g&feature=youtu.be
Selamün aleyküm. Yaklaşık 7 yıldır Efendi Hazretleri’mizin medreselerinde okuyorum. Cübbeli hocamın silinen Beydavi tefsiri dersindeki açıklamaları benim için çok önemli acaba o videoyu veya linkini bana özelden atabilir misiniz.
Cübbeli Ahmed hoca efendinin kaldırttığı ve yayınlanmasına rıza göstermediği bir kaydı bizim yayınlamamız ya da biriyle paylaşmamız doğru olmayacaktır. Eğer Cübbeli Ahmed hoca efendinin ilgili kesitteki açıklamalarını ve duruşunu öğrenmek istiyorsanız, kendi telifi olan Receb-i Şerîf risâlesine ve Ebubekir Sifil hoca efendiyle yaşadıkları ‘Reğâib Namazı’ konulu tartışmaya dair yayınlamış olduğu video ve video kesitlerine bakabilirsiniz. Aynı gerekçeler oralarda da yer alıyor.
Birbirimizi yemenin hükmü nedir? Onuda yazalım lütfen.
Yorum Ekleyin