Yemen bizim neyimize,
Şivan düştü evimize,
Bak yavrular yetim kaldı,
Güvenmeyin beyinize…
Adına yakılan türkünün dörtlüklerinden biriyle giriş yaparak bahsedeceğimiz ülke, başşehri 2 bin metre râkımın üzerinde olan Yemen… Coğrafî ve fizikî özellikleri hakkında daha başka bir şey yazmaya gerek var mı? İklimi, bitki örtüsü, topraklarının verimliliği, sanatı ve mimarîsi ile kültür meraklılarının her daim ilgisini çeken müstesna bir ülke!
Hiç şüphesiz bize hatırlattığı pek çok şey var! Yemen bize, Haremeyn’i hatırlatır. Nitekim ismi de, Kâbe-i Muazzama’ya yönelik konumundan gelir. İslâm güneşiyle buluşuncaya kadar olan tarihî geçmişine girecek olursak, inanın bugünümüzü unuturuz. Yazmadan geçemeyeceğimiz, söz konusu döneme ait hususlar da vardır elbette. Hazreti Nuh Aleyhisselâmın oğlu Sâm’ı, taht sahibi Belkıs’ı, Himyerîleri ve fil ordularıyla Kâbe-i Muazzama’yı basmaya yeltenen Ebrehe’yi hatırlatır. Yemen denildiğinde aklımıza; İslâmiyet’i kabul eden Yemenli heyetler, Ebû Musa el-Eş‘arî Radıyallâhu Anhın hidayet imamlığı, Muâz ibni Cebel Radıyallâhu Anhın kadılığı ve Üveys el-Karânî Rahimehullâhın kutbiyeti gelir.
Zihnimiz Yemen’e uzandığında; Osmanlı’nın, İspanyol ve Portekizlilerin Hicaz’a yönelik saldırılarını önlemek maksadıyla Memlüklerden sonra hâkimiyet kurduğu bu ülkeye getirdiği refah ve huzur husûle gelir.
Şimdilerde Gidenler Değil, Kalanlar da Ölüyor
Haritada yerini bilen-bilmeyen herkes vakıftır ona yakılmış olan türkülere; herkes terennüm eder ve en derinden hisseder Yemen’e gidip de dönmeyenlerin acı haberini, gam çeken ailelerin, öksüz ve yetimlerin acısını…
Yemen, devamlı tehdit altında bulunduğundan, savunması konusunda özellikle ihtimam gösterilen ve sürekli asker sevkiyatı yapılan bir ülke olmuştur. Gidenlerin dönmemesinin sebebi ise çatışmalarda can vermekten ziyade bazı tıbbî sebeplere bağlıdır.
Ağır iklim koşulları ve mecburiyete bağlı olarak 3 bin metre râkımın üzerinde kurulmuş olan yerleşim birimlerindeki hayat şartlarına ayak uyduramama… gibi, detaylarını Talha Uğurluel’in Tarih Tıbbı Konuşturdu kitabının 1. cildinin ilgili sayfa aralığında, bir askerin hatıraları üzerinden okuyabileceğiniz diğer birtakım durumlar…
Bir zamanlar gidenlerin dönmediği Yemen’de, şimdilerde yerleşik halk ölüyor. Yemen’de, dünyanın kulak tıkadığı avaz avaz çığlıklar yükseliyor, orada büyük bir mezâlim var…
Yemen İçin Sağıra Yatılmasının Sebebi
Yemen’deki hesap büyük olsa da, görünürde ve gösterilişte(!) yavan bir mezhep kavgasından ibaret… Yahudiler fiilî olarak aktif bulunmuyor; ABD için de dert değil! İslâmcı geçinen ideologlar, mezalimin arkasında İran ve Suud yer aldığından dut yemiş bülbül misali susmaktalar.
Yemen’de yaşanan hâdiselerin aktüel siyaset için gündem değeri bulunmadığı gibi ittihat söylemlerine hitap eden bir yanı da yok. Fitneyi körüklemekten ve fesat unsuru olmaktan başka bir işi olmayan medyanın nazarında, ne yetim kalanlar bir haber değeri taşıyor ne yanan yürekler ne de birbiri ardına hatta zaman zaman hep bir anda sönen ocaklar…
Üç yıldır devam eden iç(!) savaş, açlık ve yoksulluk; derin bir kıtlıkla karşı karşıya kalan, salgın hastalıklarla boğuşan, Birleşmiş Milletlerin de insaf etmediği dramatik ve içler acısı bir hâl.
Yemen bizim için, türkülerden öğrendiğimiz gibi gönlümüzden Irak tuttuğumuz, ebedî gurbet olarak gördüğümüz bir memleket… Her şeye rağmen haklarını teslim etmek lâzım, yine ne varsa Türk yardım kuruluşlarında var. Ellerinden geleni yapmaya çalışıyor, insanî yardıma ihtiyaç duyan 22 milyonun üzerinde ihtiyaç sahibine yardım eli uzatabilmek adına imkânlarını seferber ediyorlar.
Hûsîler Kimlerdir?
Zeydiyye, İmamiyye’den ciddî şekilde ayrışan bir Şiî fırkadır. Yer yer i‘tizâle kayan birtakım kabulleri de söz konusudur. İmamiyye ile aralarının tarih boyunca samimi olduğunu söyleyebilmek de mümkün değildir.
Zeydiyye, Yemen’deki yaygınlığını tarih boyunca korumayı başardı. Kimliklerini Osmanlı devrinde de muhafaza ettiler. Bununla beraber, günümüz Yemen Zeydîlerinin ve bilhassa Hûsîlerin İmâmiyye ile olan dirsek temasına değinmekte yarar vardır.
Hûsîlerin İmamiyye Şiası ile olan günümüzdeki ittifakını itikadî bir ittifak olarak değerlendirmek -en azından şu an için- doğru değildir. Hûsîlerin siyasî ve mezhebsel açıdan bir kimlik buhranı yaşadıkları kabul edilir olmakla beraber, ittifakın arkasında yatan asıl sebep, Suûd’un Yemen Sünnîleri üzerindeki hegemonyasına ve arkasındaki emperyalist güçlere mukabil, Tahran’ın geliştirdiği karşı duruş ve İran devriminin başarıyla neticelenmiş olmasıdır.
Maatteessüf bu birliktelik günden güne Hûsîlerin, ideolojik açıdan eridikleri gibi itikadî açıdan da İran potasında erimeleri yönünde işlemektedir.
Suûd’un manipülasyonları ve teşeyyü‘ istilâsına maruz kalan bu topraklarda yaşayanlar bugün büyük bir insanlık dramının mağduru hâline gelmiş, getirilmişlerdir.
Acı Hayatlar ve Yetim Yavrular
Yemen’deki tablo günden güne daha da ağırlaşıyor. İnsanî yardım ulaştırmakla ya da destek niyetiyle girişimlerde bulunmakla çözüme kavuşturulabilecek bir konu değil. Bu sahnelere seyirci kalmak, dünya ve âhirette büyük bir vebal yüklenmek, azaba müstehak olmak demektir.
Yemen’in bugün bize sunduğu; öksüzler ve yetim yavrular, birbirinden acı hayatlar, tarihin şahitlik ettiği bir mezalim, bir kara leke, feryad ü figanın arşa yükseldiği, kan ve gözyaşının sel olup aktığı, kulluğun utandığı ve insanlığın rezilliği yaşadığı bir insanlık dramı…
Velhâsılıkelâm, özlemini çektiğimiz Yemen artık çok uzak…
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin