Hanefi mezhebinde kurbanın vacip olmasının şartlarından birisi de, kişinin mukim/ikamet halinde olmasıdır. Buna göre diğer şartlar oluştuğunda mukim olan kimselerin kurban kesmesi vacip olurken, seferi olanların kesmesi vacip olmaz.
Hac yapanların durumu ise biraz farklıdır. Onlar hac ibadetleri sebebiyle bayram namazıyla yükümlü olmadıkları gibi, kurban kesmekle de yükümlü değildirler.
Ancak hicri 5. asırdan sonraki Hanefi mezhebi kaynaklarının çoğunda Mekkeli veya orada mukim olan hacıların kurbanla yükümlü olduklarını ve bu konuda mezhep imamlarının eserleriyle sonraki mezhep fakihlerinin eserleri arasında farklılık olduğunu görüyoruz.
Konuyu mezhep imamlarının kitaplarından başlayarak ele alacak olursak durum şöyledir:
İmam Muhammed Kitabu’l-Asar’ında hacıların kurban kesmesiyle ilgili olarak İbrahim en-Nehaî’den şunu nakletmektedir: “Kurban hacılar hariç, şehir halkına vaciptir.”
İmam Muhammed bu rivayeti verdikten sonra rivayetle ilgili olarak “Biz de bunu alıyoruz. Ebu Hanife’nin görüşü de budur” demektedir.[1]
Bu sözün zahiri, ister mukim olsun ister seferi, hacıların kurban kesmesinin vacip olmadığını göstermektedir.
Fakat rivayette geçen “hacılar” sözünü seferi olanlar, “şehir halkı”nı da mukim olanlar şeklinde anlar ve “sefer halinde olanlar hariç tüm mukimlerin kurban kesmesi vaciptir” manasını verirsek, bu durumda hacı da olsa Mekke halkına ya da orada mukim sayılan hacılara kurbanın vacip olduğunu söylememiz gerekir. Nitekim İmam Serahsî yukarıdaki rivayeti verdikten sonra, onu “Seferiler hariç mukimlere kurban kesmek vaciptir” şeklinde tefsir etmiş ve Mekkeli hacılara kurbanın vacip olduğunu söylemiştir.[2]
Rivayet Böyle Anlaşılabilir mi?
İmam Muhammed, İbrahim en-Nehaî’den yaptığı bu rivayete yine kendisinin telif ettiği ve içinde Ebu Hanife, Ebu Yusuf ve kendisinin görüşlerini belirttiği mezhebin en temel kitabı olan Kitabu’l-Asl’da da yer vermekte ve “bu hadisin tefsiri nedir?” sorusunu şöyle cevaplamaktadır:
“Kurban, ister şehir halkından olsun ister olmasın mukim olanlara vaciptir. Seferi olanlara da ister şehir halkından olsun ister olmasın kurban vacip olmaz.”[3]
Burada İmam Muhammed İbrahim en-Nehaî’nin sözünde geçen “şehir halkına vaciptir” sözünü mukim olarak tefsir etmiş ve mukim olduktan sonra köylü ile şehirli arasında ayrım yapmamakla birlikte “hacılara vacip değildir” kısmına herhangi bir yorum getirmemiştir. Bu durumda bu rivayetin manası şöyle olmalıdır:
“Kurban, hacılar hariç tüm mukimlere vaciptir. Hacılar mukim olsalar dahi onlara kurban vacip değildir.”
Nitekim konuyla ilgili olarak Abdurrezzak’ın Musannef’inde İbrahim en-Nehaî’den gelen diğer bir rivayet, İmam Muhammed’in yaptığı bu tefsirin doğru olduğunu ve mukim olsalar dahi hacılara kurbanın vacip olmayacağını göstermektedir. Rivayet şöyledir: “Hacılar ve seferilere kurban kesmeme ruhsatı tanınmıştır.”[4]
İşte bu rivayet İbrahim en-Nehaî ve dolayısıyla onun görüşünü alan Hanefi mezhebi âlimlerine göre hacıların mukim olsalar dahi kurban kesmekle yükümlü olmadıklarını göstermektedir. Zira sözün devamında “seferilere de kurban kesmeme ruhsatı tanınmıştır” denilmesi buradaki hacılardan, seferi olanların kastedilmediğini göstermektedir. Eğer hacılardan maksat, İmam Serahsî’nin dediği gibi seferi olanlar olsaydı, “hacılar”dan sonra “seferi olanlar”ın zikredilmesinin anlamı olmazdı.
İbn-i Ebi Şeybe’nin Musannef’inde İbrahim en-Nehâî’den gelen diğer bir rivayet hacıların kurban kesmemesinin seferilikle alakalı olmadığını daha net bir şekilde ortaya koymaktadır. Zira bu rivayette İbrahim en-Nehâî: “Ashabımız hac ettiklerinde yanlarında altın ve gümüş olduğu halde kurban kesmezdi. Hac ibadetlerinden geri bırakır korkusuyla kurban kesmeyi terk ederlerdi”[5] diyerek hacıların kurban kesmemesinin seferilikle alakası olmadığını, bunun sadece hac ibadetlerini aksatmamak için verilen bir ruhsat olduğunu ifade etmiştir. Nitekim aşağıda diğer mezheplerin konuyla ilgili görüşlerini verirken, Maliki mezhebi fakihlerinin de aynı gerekçeyle hacıların kurban ibadetiyle yükümlü olmadığını söylediklerini göreceğiz.
İmamların Görüşleri
Abdurrezzak ve İbn-i Ebi Şeybe’nin İbrahim en-Nahâî’den yaptıkları bu iki rivayet ve İmam Muhammed’in Kitabu’l-Asl ve Kitabu’l-Asar’da rivayeti verip “biz de bunu alıyoruz” şeklindeki ifadesi, Hanefi mezhebine göre hacıların mukim olsalar bile kurban kesmekle yükümlü olmadıklarını ve bunun seferilikle alakası olmadığını göstermektedir.[6]
Buna göre kişi Mekke veya Mina’da mukim olsa bile, hac için ihrama girmişse kurban ibadetiyle yükümlü olmaz; tıpkı bayram namazını kılmakla yükümlü olmadığı gibi.
Buraya kadar yaptığımız nakillerden ortaya çıkan sonuç şudur: Hanefi mezhebi imamlarının kitaplarındaki ifadelerine göre, Mekkeli veya orada mukim olan hacıların kurban ibadeti yükümlülüğü yoktur.
Sonraki Dönem Hanefi Kaynaklarından Nakiller
Nitekim sonraki dönem Hanefi kaynaklarının bazılarında da hacıların kurban ibadetiyle yükümlü olmadıkları açıkça ifade edilmiştir. Örneğin Serahsî ile aynı dönemde yaşayan Kâdî İsbicâbî, Tahâvî’nin Muhtasar’ına yaptığı şerhte, “seferilerin ve Mekkeli olsa bile hacıların kurban kesmekle yükümlü olmadığını” açıkça ifade etmiştir.[7] el-Fetâvâ el-Hindiyye’de de Kâdî İsbîcâbî’nin şerhindeki bu görüş esas alınmıştır.[8]
Yine Kudurî şerhi el-Cevheratü’n-Neyyira’nın müellifi Zebîdî, Hocendî’nin “Mekkeli olsa bile, hacıların kurban kesmesi vacip değildir” dediğini nakletmektedir.[9]
Mukim Olan Hacılara Kurban Kesmenin Vacip Olduğu Görüşü
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, Serahsî el-Mebsut isimli eserinde İbrahim en-Nehâî’nin sözünü, Kitabu’l-Asl’dan naklettikten sonra, rivayette geçen “Kurban şehir halkına vaciptir” sözünü tıpkı İmam Muhammed gibi köylü şehirli ayrımı yapmadan “mukim olanlar” diye tefsir etmiştir. Bu tefsir aslen Kitabu’l-Asl’da geçtiğine ve Serahsî de rivayeti Kitabu’l-Asl’dan yaptığına göre bu tefsir büyük bir ihtimalle oradan alınmıştır. Ancak Serahsî yine muhtemelen İmam Muhammed’in şehir halkını “mukim olanlar”la tefsir etmesinden hareketle rivayette geçen “hacılar hariç” sözünü de, hacıların genellikle seferi olması sebebiyle “seferî olanlar hariç” şeklinde tefsir ederek mukim olan hacıların kurban kesmekle yükümlü olduğu sonucuna varmıştır.
Nitekim Serahsî’den önce Kudurî’nin (428/1037) Şerhu Muhtasarı’l-Kerhî’sinde de mukim olan hacıların kurban kesmesinin vacip olduğunu ifadesinin yer aldığını görüyoruz.[10]
Serahsî’den sonra Bedâiu’s-Sanâî[11] sahibi Kâsânî, ed-Durru’l-Muhtar sahibi Haskefî, onun haşiyesi Reddu’l-Muhtar[12] sahibi İbn-i Abidin gibi birçok meşhur fakih aynı hükme varmışlar ve böylece Hanefi mezhebinde Mekkeli veya orada mukim olan hacılara kurbanın vacip olduğu görüşü yaygınlık kazanmıştır.
Diğer Mezheplerin Konuyla İlgili Görüşleri
Maliki Mezhebi: İmam Malik’in mezhebinde kurban ibadeti mukim-seferi ayrımı yapılmaksızın terkine cevaz verilmeyen bir sünnettir.[13] İmam Malik bu konuda mukim ile seferi arasında fark görmemesine rağmen hacılar hakkında şöyle demiştir: “Mina’nın sakinlerinden olsalar bile hacılar üzerine kurban yoktur.”[14]
Büyük Maliki fakihi ve muhaddis İbn-i Abdilberr, İmam Malik’in Muvatta’ını şerh ettiği eseri İstizkâr’da şöyle demektedir: “Bu konuda İmam Malik’in mezhebinin hâsılı şudur ki, Kurban insanların teşvik ve emrolundukları sünnetlerden olup Mina’daki hacılar dışında hiç kimseye kurbanı terketmesi konusunda ruhsat verilmez.”[15]
Diğer bir Maliki fakihi İbn-i Yunus da şöyle demektedir: Hacılar üzerine kurban yoktur. Zira Mina’da kesilen hedy’dir.[16] Ayrıca hacılar hac ibadetleri sebebiyle bayram namazıyla yükümlü tutulmadıkları gibi kurbanla da yükümlü tutulmamışlardır.[17]
Hanbelî Mezhebi: Kurban ibadeti Maliki ve Şafiî mezhebinde olduğu gibi Hanbeli mezhebinde de gücü yetene terki hoş karşılanmayan bir sünnettir.[18]
Hanbelî fakihlerinden İbn-i Kayyim el-Cevziyye Zâdü’l-Maad’da Peygamber eEfendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashabının kurban ile hacda kesilen hedy’in arasını cem ettiklerine dair herhangi bir rivayet olmadığını belirterek hacda kurban olmayacağı görüşünü savunmuş ve hacıların kestiği hedy kurbanının hacı olmayanların kestiği kurban menzilesinde olduğunu söylemiştir.[19]
Şafii Mezhebi: İmam Şafiî de tıpkı hocası İmam Malik gibi kurban ibadetini mukim-seferi ayrımı yapmadan terkine izin verilmeyen bir sünnet olarak görmekte[20] fakat İmam Malik’ten farklı olarak hacıları bu hükümden istisna etmemekte, kurban ibadetinin hacılar için de sünnet olduğunu söylemektedir.[21]
Sonuç
İmam Muhammed’in eserlerinde Mekkeli (yani mukim dahi olsa) hacıların kurban kesmekle yükümlü olmadığı hükmü yer almaktadır ki, bu mezhep imamlarının görüşüdür. Şafiî mezhebi hariç diğer mezheplerin görüşü de budur. Sonraki dönem Hanefi fıkhı eserlerinde -muhtemelen müteahhir âlimlerin bazı yanlış anlamaları veya mezhebin temel kitaplarıyla aralarındaki bağın kopmasından dolayı- fetva değişerek “mukim olan hacıların kurbanla yükümlü olduğu” sonucuna varılmıştır.
Fıkıh mütalaaları esnasında karşılaştığımız bu gibi problemli meseleler, İmam Muhammed’in telif etmiş olduğu Kitabu’l-Asl, Kitabu’l-Asar, Kitabu’l-Hücce alâ Ehli Medine gibi eserlerin fıkıh okumalarında ne kadar önemli olduklarını göstermektedir.
Hanefi mezhebinin kurucularından olmasının yanında İslam fıkıh tarihinde ilk eser veren kişi olması sebebiyle de İmam Muhammed’in kitapları bu önem ve değeri fazlasıyla hak etmektedir. Fakat ne yazık ki, bu büyük müçtehidin telif ettiği ve İslam fıkıh tarihinin ilk eseri olan Kitabu’l-Asl henüz tam olarak basılmış değildir.[22]
Hanefi mezhebi imamlarının eserleriyle sonraki dönem mezhep fakihlerinin eserleri karşılaştırılmalı olarak okunduğunda belki daha birçok yanlış ya da eksik anlamanın farkına varılabilir.
Müçtehit imamların, yıllar süren fıkıh meclislerinde tartışa tartışa ortaya koydukları o çok değerli, sistematik, tutarlı ve günümüzde birçok meselenin çözümüne ışık tutacak görüşlerini tekrar gün yüzüne çıkarma gayretinde olanlar, hiç kuşkusuz takdire şayan bir çaba içerisindedirler!
Orhan Ençakar
Dipnotlar
[1] İmam Muhammed, Kitabu’l-Âsâr, tahk. Halid Avvad, (Daru’n-Nevadir, 2008) II, 666-67.
[2] Serahsî, el-Mebsut, (Daru’l-Marife) XII, 18.
[3] İmam Muhammed, Kitabu’l-Asl, Feyzullah Efendi Kütüphanesi, no: 669 vr. 140b, 141a.
[4] Abdurrezzak, el-Musannef, neşr., Habibu’r-Rahman el-A’zamî, (1391/1972) Hadis no: 8142, IV, 382.
[5] İbn-i Ebi Şeybe, el-Musannef, tahk. Muhammed Avvame, (Daru’l-Kıble, 1427/2006) Hadis no: 14396 VIII, 404.
[6] Hacılara kurban ibadeti olmadığını gösteren diğer sahabe ve tâbiin görüşleri için bkz. İbn-i Ebi Şeybe, el-Musannef, VIII, 404-05.
[7] Kâdî İsbîcâbî, Şerhu Muhtasarı’t-Tahâvî (Köprülü Kütp. No: 588), vr. 373/a
[8] Şeyh Nizam ve diğerleri., el-Fetâvâ el-Hindiyye, (Beyrut, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1421/2000) V, 362
[9] Zebîdî, el-Cevheratü’n-Neyyira, nşr. İlyas Kaplan (Beyrut, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1427/2006), II, 450.
[10] Kudurî, Şerhu Muhtasaru’l-Kerhî, (Damat İbrahim Paşa Kütp. No: 563 ) vr. 306/a.
[11] Kâsânî, Bedaiu’s-Sanâî, (Beyrut, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1424/2003) VI, 282.
[12] İbn-i Abidin, Reddu’l-Muhtar, (Daru Alemi’l-Kütüb, 1423/2003) IX, 457
[13] Sahnun, Müdevvene, (Beyrut, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1415/1994) I, 550.
[14] Sahnun, Müdevvene, aynı yer.
[15] İbn-i Abdilberr, İstizkâr, nşr., Emin Kal’acî, (Daru Kuteybe, 1414/1993) XV, 156.
[16] Hedy: Hacıların şeytan taşlamadan sonra Mina’da kestikleri kurbana verilen isimdir.
[17] Muhammed b. Yusuf, et-Tâcu ve’l-İklil li Muhtasari’l-Halil, Bab, fi’d-Dahiyye ve’l-Akikâ.
[18] İbn-i Kudâme, Muğnî, (Daru Alemi’l-Kütüb, 1417/1997) XIII, 360.
[19] Bkz. İbn-i Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-Mead, (Müessesetü’r-Risale, 1412/1992) II, 263, 67.
[20] Bkz. Şafiî, Kitabu’l-Ümm, nşr., Rıfat Fevzi, (Daru’l-Vefa, 1422/2001) III, 577.
[21] Mecmu’, nşr., Muhammed Necib, (Mektebetü’l-İrşad) VIII, 353; İbn-i Abdilberr, İstizkâr, XV, 156; Nevevî.
[22] Dr. Mehmet Boynukalın uzun zamandır kitabın üzerine çalışmaktadır. Kitabın kendisi henüz yayımlanmış olmamakla birlikte Boynukalın tarafından Türkçe olarak hazırlanan “Kitabu’l-Asl – Tanıtımı ve Fıkıh Usulü açısından Tahlili” isimli 288 sayfalık bir kitap Eylül 2009 tarihinde Ocak Yayıncılık tarafından basılmıştır.
Not. İşbu makale 24 Kasım 2011’de yayımlanmıştır. Atıfta adı geçen ve yayımlanmadığı belirtilen kitap 2012’de yayımlanmıştır. (Editör)
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin