Sultan Abdülaziz’in oğlu Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin Çanakkale cephesini teftişi esnasında eldivenini çıkartarak Enver Paşa’nın yüzüne vurduğuna yönelik haber, ilgililerin dikkatini çekiyor. Söz konusu hâdiseyi direkt görgü şahitlerine dayanarak anlatanlar olduğu gibi, reddedenler de mevcut. Esasında konu Yusuf İzzeddin Efendi’nin vefatında düğümleniyor. Şehzade intihar mı etti yoksa öldürüldü mü?
Şehzadenin öldürüldüğünü iddia edenler, Enver Paşa’nın ilgili tokat hâdisesinin intikamına bağlı olarak azmettirici olduğunu savunuyorlar. Bu iddiayı destekler mahiyette, Enver Paşa’nın Sultan Vahideddin’e gönderdiği bir de mektuptan bahsediliyor. Mektubun mevsukiyeti hakkında aşikâr bir tartışma söz konusu. İlgili mektup kimilerine göre düzmece, kimilerine göre ise Yusuf İzzeddin Efendi’nin katlinin bir tür itirafı niteliğinde. Konuya, Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu’nun bir suale karşılık vermiş olduğu cevabıyla başlamayı uygun buluyoruz…
Soru: İttihatçılar ile Yusuf İzzeddin Efendi’nin aralarının açılması sonrasında Yusuf İzzeddin Efendi’nin Alman imparatoru Wilhelm’in yanında Enver Paşa’yı tokatladığı doğru mu? [(Soruyu soran kişi) Selim Beyler]
Cevap: İttihatçılar ile daha 1908 İhtilali öncesinde onlara para yardımı yapan Yusuf İzzeddin Efendi arasındaki ilişkilerin daha sonra kötüleştiği doğru. Bunda veliahtın bozulan sinir sağlığı (sürekli kanser olma korkusuyla yaşaması) büyük rol oynuyor. Ama Dr. Bahaeddin Şakir, Cemiyet ile veliaht arasındaki ilişkilerin daha da bozulmasını önlüyor.
İntiharı öncesinde Yusuf İzzeddin Efendi’nin davranış sorunları zirveye çıkıyor (mesela kanser olmadığını ispatlamak için Dr. Bahaeddin Şakir Bey’e içine tükürdüğü bardaktaki suyu içirtmesinde olduğu gibi). Ama Enver Paşa ile olan birtakım tartışmaların böyle bir tokatlamaya neden olduğu ciddi kaynaklarca desteklenmiyor. (Prof. Dr. M. Şükrü Hanioğlu)[1]
Tokatlama Hâdisesinin Gerçekleştiğini Savunanlar
Cevaptan da anlaşılacağı üzere Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu’nun kanaati, tokatlama hâdisesinin gerçekleşmediği yönünde. Hâdisenin vukuuna kani olan Kadir Mısıroğlu ise şunları kaydediyor:
“Rivayete nazaran, Çanakkale Cephesini teftişe giden Yusuf İzzeddin Efendi, burada vâkî zayiatın çokluğu sebebiyle Enver Paşa’ya kızıp bağırmış ve eldiveniyle yüzüne vurmuştur. İhtimal bu hâdiseden doğan intikam hissiyle Enver Paşa, Yusuf İzzeddin Efendi’yi öldürtmüştür. Bu iddiayı kanaatimizce Enver Paşa da Birinci Cihan Harbi nihayetinde Türkiye’yi terk ederken Sultan Vahideddin’e yazdığı kısa bir mektupta kabullenmektedir. Bu mektupta:
‘…Mustafa Kemal’i vâkî davetime icabet ettiremedim. Benim için: ‘Yusuf İzzeddin’e yaptığını bana da yapacak!..’ ifadeleri yer almaktadır.”[2]
Mısıroğlu’nun İddiası ve Osmaoğulları’nın Dramı Kitabına Kaydettiği Mektubun Tam Metni
Bu iddianın, Mısıroğlu’nun atıf yaptığımız kitabının haricinde daha başka kitaplarında da kayıtlı bulunduğunu ve vakfında tertip etmiş olduğu konferanslarında da muhtelif vesilelerle pek çok kez aktardığı bir iddia olduğunu hatırlatarak mektubun tam metnine yakından bakalım…
Harbiye NezaretiMahrem
Velinemetimiz, sebeb-i hayâtımız, babamız, pâdişahımız, efendimiz Hazretlerine.
Yapmış olduğum tahkikat neticesi evvelce arz etmiş olduğum veçhile Mustafa Kemal’in Anadolu’ya gönderilmesi bâdi-i felâketimiz olacaktır. İstanbul’da Kavaklık Sâdık, Kadıköylü Kemal ve Karaağaç Fişek Fabrikası Müdürü Kürt Bilâl vesâireden müteşekkil bir hey’et kurmuşlar. Fransız nakliye şirketlerinin ve bazı eşhasın maddî yardımları ile aleyhimize isyan hazırlamaktadırlar. Bendenizin hemen Rusya’ya hareketim farz olmuştur. Mustafa Kemal’i vâki davete icabet ettiremedim. Enver benim için: ‘Yusuf İzzeddin’e yaptığını bana da yapacak’ demiş. Emirlerinize intizardayım efendim hazretleri.
21.14.35 /Enver[3]
Kadir Mısıroğlu’nun, orijinalini de resim olarak kitabına eklediği mektubun resmî dile uymadığı gerekçesi ve muhtelif bazı gerekçelerle uydurma olduğunu söyleyen birkaç kişiden bahsedebilmek hatta aynı kanaati taşıyanların sayısını daha da artırabilmek mümkün. Biz, konunun bu cihetiyle ilgili olarak, Turgut Özakman ve Murat Bardakçı’nın itirazlarına yer vermek ve bu iki şahsa cevap sadedinde de Kadir Mısıroğlu’nun değerlendirmelerini nakletmek istiyoruz.
A- Turgut Özakman’ın İtirazları
Turgut Özakman, Kadir Mısıroğlu’nun gündeme getirmiş olduğu mektupla ilgili olarak; yazının Enver Paşa’nın el yazısına benzemediği, tarihsiz olduğu, padişaha yönelik iltifat ve hitapların laubalice olduğu yönünde birtakım itirazlarda bulunuyor. Maddeler hâlinde sürdürdüğü itirazlarına; Enver Paşa’nın yurt dışında mektup yazamayacak kadar yoğun bir kargaşa içerisinde bulunduğu, yanında Harbiye nezareti başlıklı kâğıdın bulunmasının imkânsızlığı ve yazı içeriğinin deli saçması olduğu yönündeki itirazlarını eklemeyi de ihmal etmiyor.[4]
B- Murat Bardakçı’nın İtirazları
Murat Bardakçı da Turgut Özakman’dan naklettiğimiz benzer itirazları ileri sürdükten sonra Kadir Mısıroğlu ile ilgili şu ifadeleri sarf ediyor: “Tarih yazdıklarını iddia edenler böylesine beceriksizce hazırlanmış düzmece bir belgeyi tantanalı iddialarına dayanak yapıyorlar… İşin komik ve acı olan tarafı, işte burada…”[5]
Mısıroğlu’nun, Özakman ve Bardakçı’nın İddialarına Yönelik Cevapları
Kadir Mısıroğlu “Bir Mazlum Padişah Sultan Vahideddin” adlı eserinde, Yusuf İzzeddin Efendi’nin katledildiğini ispat sadedinde şu satırları kaleme almış bulunuyor:
“Onun 1 Şubat 1916 tarihinde Zincirlikuyu’da, şimdi bir teknik okul olarak hizmet gören eski bir av köşkünde, esrarengiz bir surette ölümü -aynen babası Sultan Abdülaziz için iddia edildiği gibi- asla bir intihar değildir- Bu iddia ve propagandaların hiçbirinin hakikatle en küçük bir alâkası yoktur. O, Enver Paşa tarafından husûsî bir tertiple burada babası Sultan Abdülaziz merhûmunkine benzer bir surette, yani intihar süsü verilmek üzere bilekleri kesilerek katledilmiştir.”
“Mantıken bir insan, kendisi hakkındaki bir cinayet iddiasını herhangi bir suretle nakle mecbur kaldığında, mutlaka onu, bu iddianın doğru olmadığına dâir bir beyan ve tavsifle zireder.”
“Hakkındaki böyle bir ithamı herhangi bir kayd-i ihtirâzîye lüzum görmeden bu suretle nakil ve ifâde etmesi Enver Paşa’nın bunu zımnen de olsa kabulü mânâsına gelmez mi?”
“Zikrettiğimiz bu vesîkanın doğru olmadığı yönünde, Murat Bardakçı’nın (“Şahbaba”, sh.629) bir sayfaya varan izahatı bizce cevaba bile değmez bir mantık sefâletidir. Kaçmak üzere olan bir adamın telâşlı bir ânında resmî yazışma üslûbuna riâyet etmemesinde ve “Harbiye Nezâreti” başlıklı bir kâğıt kullanmasında ne beis olacak. Bu vesîka bize Kâzım Kap adında bir emekli binbaşıdan intikal etmiştir. O’na da Miralay İbrahim Bey adında bir zâttan… Miralay İbrahim Bey ise Enver Paşa’nın yâverliğini yapmış bir kimsedir. O’ndan bize intikal etmiş daha pek çok vesîka şahsî arşivimizde mahfuzdur.
“Bu vesîka hakkında Turgut Özakman’ın mütâlaaları da Bardakçı’nınkinden farksız olup bizce, cevaba değmez.”[6]
Mısıroğlu’nun, Canlı Şahitlere Dayanan Cevapları
Kadir Mısıroğlu, Özakman ve Bardakçı’ya vermiş olduğu cevapların ardından konuyla ilgili canlı şahitleri de zikrederek Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin, Enver Paşa’nın azmettirmesi sonucu katledildiği yönündeki iddiayı “Benden Tarihe Haberler” adlı yeni kitabında ispata çalışır. Bunu yaparken de daha evvel “Bir Mazlum Padişah Sultan Vahideddin” kitabında zikretmiş olduğu bazı bilgileri de tasrih ve tafsil sadedinde Şehzade Mahmud Şevket Efendi’den şunları nakleder:
“Yusuf İzzeddin Efendi, Sultan Abdülaziz Hanın büyük oğlu olmak dolayısıyla Şehzade Mahmud Şevket’in amcasıydı. O’nun da Sultan Aziz merhum gibi intihar etmiş olduğu yolundaki yaygın yalanı red ve cerh istikametinde:
‘Yusuf İzzeddin Efendi amcam fevkalade dirayetli ve devlet dizginlerini eline almaya müheyya bir şahsiyetti. O’nun veliahd olduğu hengâmda Çanakkale Harbi başlamıştı. Babıâli baskınını yaparak Harbiye Nâzırı Nâzım Paşayı öldürüp iktidarı ele geçiren Enver Paşa, Yusuf İzzeddin amcamdan hoşlanmazdı. Zira O, İttihadçılar’ın aleyhinde idi. Günlerden bir gün Çanakkale cephesini teftişe gitti. Zayiatın çokluğunu görünce elindeki eldivenle Enver Paşa’nın yüzüne vurarak: ‘Bu milletin evlâdını kırıp geçirdiniz.’ demişti. Enver, bu hâdiseden münfail olarak amcamı bizzat katlettirmiştir. O’nun ölümü de asla intihar olmayıp cinayettir.’ demiştir.”[7]
Şehzade Mahmud Şevket Efendi’den bu rivayeti kaydeden Kadir Mısıroğlu, Çanakkale harbiyle ilgili görüşüne yer verdikten sonra: “Çanakkale Harbi’ni benim bu tarzda değerlendirmiş olmamdan sonra Şehzade Mahmud Şevket Efendi, amcası Yusuf İzzeddin Efendi‘nin öldürülmesi hâdisesine avdetle şöyle demiştir…” diyerek rivayetin katil hâdisesiyle ilgili kısmını şöyle kaydetmiştir:
“Zincirlikuyu’da padişahların bir av köşkü vardır. (Bu köşk hâlen mevcud olup bir sanayi mektebi olarak kullanılmaktadır.) Yusuf İzzeddin amcam o köşkte katledilmiştir. Garip değil mi, o gece, karısı Leman Hanım yanında değildi. Ayrıca padişahlar gibi veliahdlerin de uyurken yatak odalarının kapısı açık bulunur. Bu kapının bitişiğindeki bir odada bir kadın nöbetçi sabaha kadar nöbet beklerdi. O akşam bu nöbetçi de yerinde değildi. Yusuf İzzeddin amcam orada yalnız sabahlamış ve hiç kimsenin girip çıkmasına müsaade edilmeyen bu binadan sabahleyin cenâzesi çıkmıştır. Benim kanaatim, karısı Leman Hanım da bu işte methâldârdir…”[8]
Bu nakilde elbette Leman Hanım’la ilgili iddia hemen dikkat çekecektir. Kadir Mısıroğlu ilerleyen satırlarda Mahmud Şevket Efendi’nin bu iddiasını Şehzade Yusuf İzzeddin Efendi’nin mirasının intikaliyle ilgili bazı noktalara dikkat çekerek destekler. Kendisi de bilâhare avukatlığını yapmış olması vesilesiyle yakından tanıdığı ailenin mal varlığının, belirtilen miras haberi doğrultusunda gerçekleştiğini tasdik eden malûmatı kaydeder. Sonrasında da katil hâdisesiyle ilgili, daha önce (Sultan Vahideddin Hân kitabında) unutmuş olması sebebiyle adını veremediği avukatın ismini de zikrederek onun ağzından mühim bir nakilde bulunur:
“…Ben bu mâlûmatı edindikten on-on beş sene sonra bir hac mevsiminde Mina’da bu bahsin açılması üzerine Mahmud Şevket Efendi’den dinlediklerimi anlattım. Muhataplarımdan birisi emekli bir hâkimdi. Amasyalı Abdullah Efendi adındaki bu zât Emin Saraç Hocaefendi’nin hemşehrisi olarak birlikte hacca gelmişti. O zât benim sözlerimi doğrulayarak:
—Mahmud Şevket Efendi’nin söyledikleri doğrudur. Ben bunun şahidiyim. Yusuf İzzeddin Efendi‘nin öldürüldüğü gece bendeniz yedek subay olarak o binanın kapısında nöbetçiydim. Bize Enver Paşa’nın emri olarak hiç kimsenin içeriye girmesine müsaade edilmeyeceği tebliğ edilmişti. Fakat gece yarısı, tanımadığım iki-üç kişi o binaya girmek istedi. Ellerinde Enver Paşa imzalı bir izin kâğıdı mevcuttu. Yusuf İzzeddin Efendi’ye bir tebligatta bulunacaklarını söylediler. Ben de kendilerine müsaade ettim On beş yirmi dakika sonra bunlar çıkıp gittiler. Bunlar dışında bu av köşküne girip çıkan başka hiç kimse yoktu. Sabahleyin ben nöbeti devrederken nasıl haber alınmışsa birtakım adamlar peydah olup oradan Yusuf İzzeddin Efendi‘nin cenazesini çıkardılar. Bunlar:
—İntihar etmiş, diyorlardı. Lâkin sormak lâzımdı. Siz hâriçte olduğunuza göre O’nun intihar etmiş olduğundan nasıl haberdar olarak buraya geldiniz diye. Bu şüphe bugüne kadar benim içimi kemirmekteydi. Şimdi, şüphemi senin anlattıkların teyid etmiş oldu, dedi.”[9]
Kadir Mısıroğlu, konuyla ilgili en ciddî şüphelerden birinin üzerinde ısrarla durur ve şu değerlendirmede bulunur: “Bilinen bir diğer nokta da budur: Veliahdların da, aynen padişahlar gibi yatak odalarının kapıları sabaha kadar açık bulunur ve iki kapı hâriçte bir kadın nöbetçi sabahlardı. Yusuf İzzeddin Efendi’nin vefâtı gecesi orada vazifeli kadına izin verilmiş ve bu av köşkünde dış kapıdaki nöbetçiden ve içeride hizmetle mükellef (!..) birkaç insandan başkası mevcut olmamıştır. O hizmetçiler de ihtimâl ki, husûsî sûrette vazifelendirilmiş kimselerdi.”[10]
Enver Paşa’nın Azmettiriciliği Dışında Almanların Dahli ve Mason Parmağı İddiası
Son Osmanlı padişahı Sultan Vahiddedin Han’ın hanımının nedimeliğini yapmış olan Prenses Leyla Açba’nın yayınlanan hatıratında da Yusuf İzzeddin Efendi’nin, Enver Paşa’yı cephede tokatladığına dair bilgi yer alır.[11]
Söz konusu hatıratta yer alan bilgilerin önemi konusunda hiç şüphe yoktur. Muhakkak ki bu mevzu, aktüalitesini hiçbir zaman kaybetmemiştir ve kaybetmeyecektir de. Gazete köşelerinde veya kitaplarda zaman zaman tekrar tekrar yazılıp çizilir. Konuyla ilgili en kapsamlı çalışmanın Tahsin Yıldırım tarafından yapıldığı söylenebilir. Zira o, iddiaların büyük bir kısmını kitabında toplamış ve tarafların görüşlerini, okuyucunun önüne serip dökmüştür.[12]
Şehzadenin vefatının şekli kadar, katledildiğine yönelik iddia ve katline bağlı olarak, azmettiricinin hangi şahıs ya da hangi mihraklar olduğu konusu da tartışmalıdır. Mesela Enver Paşa’nın Çanakkale’de veliaht tarafından tokatlandığını savunan İlber Ortaylı da şehzadenin katline kanidir ve azmettiricinin de Almanlar olabileceği düşüncesindedir. Bu görüşüne gerekçe olarak da, şehzadenin Almanlarla birlikte hareket etmek yerine, çarpışılan düşmanla antlaşmaya taraftar bir kimse oluşunu sunmaktadır.[13]
Konuyla ilgili yakın zamanda makale yazanlardan biri olan İsmail Akbay, ortaya mason şüphesini atmakta ve bu şüpheyi ileri sürerken de şehzadenin doktoru olan Bahattin Şakir’in, Masonların kilit isimlerinden biri olduğuna yönelik tespitleri gündeme getirmektedir.[14]
Netice olarak, hâdisenin katil olduğunu savunan Ziya Şakir’in –ve isimlerini yazı boyunca kaydettiğimizden tekrarına lüzum görmediğimiz zâtların- görüşleri daha çok şahitlerin görüşlerine dayanmaktadır. Buna mukabil, İsmail Baykal, Uzunçarşılı, Ali Kemali Aksüt, Cemal Kutay, Süheyl Ünver, Süleyman Kâni İrtem, Mustafa Ragıp ve Bedî Şehsuvaroğlu gibi, intihar olduğunu savunanların görüşleri ise doktor raporlarına ve düzenlenmiş olan resmî rapora dayanmaktadır.
Bu tablodan açıkça anlaşıldığına göre, ihtilâf tarihî konulara dair güncel tartışmalarımızın asıl sebebi olan kaynak metodolojisinde, yani belgenin mi yoksa rivayetin mi esas alınacağı noktasında gelip düğümlenmektedir. Nitekim belgeye dayandığını iddia edenlerin; ölüm tarihi, ölüm aleti ve şehzadenin yaşadığı iddia edilen ruhsal bozukluğun sebebi gibi konularda yaşadıkları görüş ayrılıkları, konunun kuru belgelerle halledilebilecek kadar basit olmadığı sonucunu ortaya çıkarmaktadır.
Diyeceğimiz o ki, bazı gerçekleri gizleyebilmek bu dünyada belki mümkün olacaktır; lâkin hesap günü geldiğinde Allah Teâlâ herkesin hesabını muhakkak görecektir…
Dipnotlar
[1] İktibâs: Derin Tarih Dergisi, “Sorun Cevaplayalım”, Sy.19, Ekim 2013, s.4.
Buradaki cevap her ne kadar olumsuz yönde bir cevapsa da, sözü edilen tokatlama hadisesi -bir rivayet olarak- İsmail Akbal’ın, aynı derginin bir başka sayısında neşredilmiş olan “Şehzâde Yusuf İzzeddin Efendi Nasıl Öldü?/İntihar mı, Cinayet mi?” başlıklı makalesinde de kayıtlı bulunmaktadır. (Derin Tarih, 2014 Kasım, s.107.)
[2] Tafsilât için bkz: Kadir Mısıroğlu, Osmanoğullan’nın Dramı, Sebil Yayınevi, İstanbul-1992, s.85.
[3] Kadir Mısıroğlu, a.y.
[4] Turgut Özakman, Vahidettin, M. Kemal ve Milli Mücadele, s.165-166. (Dipnot No.130-131.)
[5] Murat Bardakçı, Şahbaba, İstanbul, 6. Basım, 1992, s.629.
[6] Kadir Mısıroğlu, Bir Mazlum Padişah Sultan Vahideddin, Sebil Yayınevi, İstanbul, 6. Baskı, 2011, s.97-99. (Dipnot: 91.)
[7] Kadir Mısıroğlu, Benden Tarihe Haberler, Sebil Yayınevi, İstanbul, s.155-156.
Telif etmiş olduğu kitabın metninde şehzadenin ölümünü intihar olarak yazan Murat Bardakçı da iddiayı nakil sadedinde Sultan Abdülaziz Han’ın torunu Ahmed Tevhid Efendi’nin anlattıklarını, görgü şahidinin anlatımları olarak dipnotta verir ki, kendisi esas almasa da bu anlatım, konunun aydınlanması açısından son derece mühim bir anlatımdır. Bkz. Murat Bardakçı, a.g.e., s.618.
[8] Kadir Mısıroğlu, a.e., s.156-157.
[9] Kadir Mısıroğlu, a.e., s.158-159.
[10] Kadir Mısıroğlu, Bir Mazlum Padişah Sultan Vahideddin, s.98-99.
[11] Detaylı malûmat için Leyla Açba’nın Timaş Yayınları tarafından basılan hatıratına müracaat ediniz.
[12] Tahsin Yıldırım, Şehzade Yusuf İzzeddin Öldürüldü mü, İntihar mı Etti? Selis Kitaplar, İstanbul, 1. Baskı, Ocak 2005.
Tahsin Yıldırım, kitapta konuyla ilgili istifade edilebilecek olan eserlerin de uzun bir listesini vermiş ve hâdisenin intihar olduğu kanaatine sahip olanlarla, katil olduğu kanaatine sahip olanların isimlerini genişçe zikretmiştir.
[13] İlber Ortaylı, https://www.youtube.com/watch?v=B6k5rGzLSJ0 (Erişim Tarihi: 08.05.2018)
[14] İsmail Akbal, a.g.m.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin