Günümüzde Balkan Vakfı çatısı altında Fatih Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne bağlı okul öncesi eğitim merkezi olarak faaliyet gösteren Üçbaş Medresesi, Mimar Sinan’ın ilk yapısı olmak gibi mimarî özelliklerinin yanı sıra ulemanın bir dönem konaklayıp tedrisatla şerefyap olduğu bir merkez olma hususiyetiyle de dikkat çeker. 1943-1950 yılları arasında bu medresede kalan ve başta Ali Haydar Ahıshavî Hazretleri olmak üzere Fatih dersiamlarının derslerine gidip gelen Emin Saraç Hoca Efendinin dilinde tarifini şöyle bulur: “Orayı salih insanlar ihya etmiştir. İçinde cami de vardır. Ulemanın merkezi idi. Allah Teâlâ bize de nasip etti, oradan feyz aldık. Gece yarısı oldu mu kalkılır, teheccüde kıyam edilirdi.”
Derisam Yakub Efendi, Çürüksulu Murad Efendi, Ahmed Efendi ve Abdullah Efendi gibi büyük âlimlerin kaldığı medresede, Fatih Camii’nde elli sene başkayyımlık yapan Süleyman Efendi talebe okutup icazet vermiş, Cumhuriyet devrinin sonraki yıllarında Reîsülkurrâ Gönenli Mehmed Efendi de Kur’ân Kursu muallimi olarak hâfızları burada himaye edip yetiştirmiştir.
Merhum Üçbaş Nureddin Hamza ve Vakfiyesi
Memleketi Karasu’nun Üçbaş Köyü’ne nispetle “Üçbaş” unvanıyla anılan ve ilmiye sınıfında önemli görevlerin ardından Amasya kadılığı vazifesini üstlenen Nureddin Hamza tarafından 1532-1533 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılan külliye; mescid (95m2), medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve bânîsinin de yattığı hazireden oluşur.
Her ne kadar Mimar Sinan’ın ilk eseri olarak Haseki Sultan Külliyesi bilinse de, gerek Evliya Çelebi’ye gerekse Türk Tarih Kurumu’nun mukayeseli incelemeler sonucu elde ettiği verilere göre, “bina” esasıyla koca mimara ait ilk yapı olma özelliğine sahiptir. Nitekim külliyedeki ahşap işçiliği de Mimar Sinan’ın taş yapılara ağırlık vermeden önce marangozluktan yani usta-çırak ilişkisi bağlamında dülgerlikten gelme olduğu beyanlarına da uygun olarak, kendisinin erken dönem eseri olduğu tespitini güçlendirmektedir.
Duvarları kâgir (kesme taş) olan mescidin çatısı ahşap olarak inşa edilmiş olup kısa ve kalın görünümlü minaresi kesme taştan, mihrabı mermerden, kürsüsü ise ahşaptandır. 16. asrın ilk yarısında inşa edilen medrese, daha çok 12-13. asırlarda rastlanan, cami ve medrese tarafından ortak alan olarak kullanılan avlu etrafında gelişen oturum özelliğiyle külliyeyi ayrıcalıklı kılmaktadır. Medrese açık avluya; bölünmüş odacıklardan oluşan odaların kapıları doğrultusunda, revak yerini almış ahşap direkler arasından sakıflı (pencereyle tümleşik çatı biçimli), özel bir sundurma ile açılır. Medrese odacıklarının ocaklarına ait bacalar, kare kesitli ilginç görünümüyle yoldan geçenlerin dikkatini çeker. Avlu kapısından girildiğinde; karşıda mescit, sağda abdest alma muslukları ve devamında hazire, solda ise L biçimli yerleşime sahip medrese konumlanır.
Geçmişten Günümüze Tamirat ve Restorasyon Durumu
Arapça kitabesi ve minare kaidesini günümüze kadar muhafaza etmesine rağmen 1729 Balat yangınında asıl yapısını kaybeden cami; 1837 ve 1873 yıllarında tamirat görmüş, 1892 senesinde başlanan raporlama neticesinde (1893) onarımla kurtarılamayacağı tespitine bağlı karar gereği yıkılıp baştan yapılmıştır. Yeniden inşa edilirken duvarları tuğla ile örülen caminin, öncesinde ahşap olan çatısı biraz daha yükseltilerek betonarme olarak yapılmıştır. 1960 senesinde gördüğü tamire rağmen sağlıklı bir şekilde istifade edilebilir hâle getirilemeyen cami, 1989 senesinde yeniden inşa edilmiştir.
2012’de Koruma Kurulu tarafından onaylanan rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerine uygun olarak hizmete hazır hâle tekrar getirilen külliyenin camii ibadete açık olup, medresesi Balkan Vakfı çatısı altında, Fatih Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü’ne bağlı okul öncesi eğitim merkezi olarak faaliyet göstermektedir. Külliyenin haziresi ise duvar onarımı, temizlik ve bakım, taş onarım ve restorasyon hizmeti beklemektedir.
Bilgiye ulaşım vesilelerinin artması ve imkânların genişlemesine rağmen ilmî seviye ve takvanın erozyon yaşadığı günümüzde, medreselerin aslına uygun şekilde ihyası çok mühimdir. Geçmişte ulemaya meskenlik etmiş güzide medresenin; modern dönemin tasallutu altında bulunsalar da, ailelerinin iyi niyet meyvesi olan çocuklara ahlâkî, ilmî ve manevî pek çok şey kazandıracağına, şahsiyet ve istikamet aşılayacağına dair ümidimiz, hüsnüzannımız ve inancımız tamdır.
İstanbul ili Fatih ilçesi Atik Ali Mahallesi, 1348 ada 30 parselde bulunan külliyenin haritası ve konumuna buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynakça
Emine Naza, “Üçbaş Medresesi” ve N. Esra Dişören, “Üçbaş Mescidi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 7/333-334; Mübahat S. Kütükoğlu, XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, TTK, İstanbul, 2000, s. 242-244; Kültür Envanteri, Mustafa Demir, Turan Akıncı/Suriçi Mescidleri, İhsan Muslu (Ortadoğu Gzt.), Nûreddin Hamza ibni Atâullâh, İlk Eserleri.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin