Hazreti Meryem, annesinin niyetinin semeresi olarak şahsiyeti ve iffetiyle sonraki nesillere örnek, Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellem tarafından cennet kadınlarının faziletlileri arasında anılan muazzez büyüklerdendir. Oğlu, Ülü’l-Azm peygamberlerden Hazreti İsa’yı babasız olarak mucizevî bir şekilde dünyaya getirmiştir. O yüce nebînin risaletini inkâr eden Yahudiler, kendisinin mucizevî durumunu inkâr edip annesine iftira atmışlardır. Nitekim Hazreti Zekeriyya’nın şehadetinin de bu iftiralara bağlı olarak vuku bulduğu kaydedilir.[1]
Müslüman Maskeli Yerli Yahudilerin Dayandığı Safsatalar
Hazreti Meryem ve semaya refedilip kıyametten önce yeryüzüne tekrar inecek olan Hazreti İsa ile ilgili Müslümanların itikadı naklettiğimiz gibi olduğu hâlde, İslâm’ın son kalesi Türkiye’mizin topraklarında Cihat Kısa’nın[2] dillendirdiği safsataların nasıl öne sürülebildiği incelenmesi gereken asıl konudur. İddiaları kökünden kesip atmak, dinî delillerle beraber, ilgili zihniyete sahip kimselerin referanslarını ortaya koymakla mümkün olabilecektir.
Bu iddialar elbette yeni değildir. Hazreti İsa’nın risaletini daha yeryüzündeyken reddetmeleri Yahudileri dünyaya babasız geliş hakikatini inkara sürüklemiş ve bu durum o yüce nebiye bir baba arayışını beraberinde getirmiştir. Nitekim Hristiyanların lekesiz gebelik[3] kabulünün aksine, kadim Yahudiliğin temsilcisi Ferîsîler,[4] Hazreti İsa’nın risaletini ret için “baba” tezine sarılmışlardır. Hatta kimileri onun gerçekte yaşayıp yaşamadığını dahî tartışmaya açmış, hayat kıssasının Niğdeli Apollonus’un hayat hikâyesinden kopyalandığı safsatasını ortaya atmışlardır. Aziz Paul uydurması bu safsatayı Aytunç Altındal da gündeme getirmiştir.[5]
Zihniyet Bozukluğunun Asıl Sebebi: Mucize İnkârcılığı
Hazreti Meryem ile ilgili iftiralar; Buda, Sokrates, Eflâtun ve Büyük İskender’in de bakire anneden doğduğuna dair iddialar[6] ele alınarak umumileştirilmeye çalışılmıştır. Hazreti İsa’nın gerçekte yaşamadığı ya da babasız doğmadığı yönündeki safsataları sahiplenen, bilgiyi/haberi zihin süzgecinden geçirmekten mahrum bu mantık fukaraları, Rasûlüllâh sallallahu aleyhi ve sellemin dahî yaşayıp yaşamadığını tartışmak[7] gibi bir saçmalığa bile saplanabilmişlerdir. Muhakkak ki, muayyen bir şahsın varlığını inkâr kadar akıl ve insaf dışı bir yaklaşım yoktur!
Ezcümle, günümüzde Hazreti Âdem’e baba arayan evrimciler ile Hazreti İsa’ya baba arayan müfteriler zihniyet bakımından Yahudilerden farksızdır. Zira mûcize mefhumunu inkâr edenler ya Hazreti İsa’nın -hâşâ- anne-babadan doğduğunu ya da Hazreti Meryem’in hermafrodit (hâşâ çift cinsiyetli) olduğunu söylemek zorundadır.
Kötü Kopyacılık
Bu saçmalıkların çıkış noktasına inmeye başladığımızda, Matta ve Luka İncillerinde bakire doğumun geçmediği vakıasıyla karşılaşır ve Hazreti İsa’nın, Hazreti Meryem validemizin değil marangoz Yusuf’un oğlu olarak nitelendirildiğini görürüz.[8] Hazreti İsa’nın Panthera adında bir askerin oğlu olduğuna dair iddia, tarihin bataklığına gömülmüş, MS 3. yüzyıl ortalarında Origen’in cevabıyla haberdar olduğumuz filozof Against Celsus’un iftirasıdır.[9] Bu konu 2002’de Avrupa’da gündem olmuş ve ülkemizde de ciddi tepkilerle karşılanmıştır.[10] Bizden bazı alçakların da dile getirmekten utanmadığı tecavüz iddiası ise hiçbir dayanak gösterilmeksizin Jane Schaberg tarafından ortaya atılmış bir alçaklıktır.[11]
Cihat Kısa’nın paylaşılan kesitte dile getirdiği iddialar, Yahudilerin iftiralarının kötü birer kopyasından ibarettir. Anlatımını temellendirirken naklettiği, Matta ve Markos tarafından Hazreti İsa’nın çarmıhta Rabbe son söz olarak kaydedilen “Baba beni neden terk ettin” şeklindeki ifadesini,[12] “İlk taşı günahsız olan atsın!” hikâyesini[13] tahrifle Hazreti Meryem’e bir hitap olarak yansıtmıştır. Hikâyenin onun dilinden dökülen şekli ne Kanonik ne de elde mevcut olan Apokrif İncillerde geçer. Aynı iddianın sahipleri, Hazreti İsa’nın Kudüs’ten çıkışında güzergâhı üzerinde bulunmamasına rağmen Sidon’a uğrayışını da Panthera olarak anılan şahsın izini bulma girişimi olarak nitelendirirler.[14]
Bahsettiğimiz iddialar vaktiyle bu memlekette Ankara İlâhiyat’tan emekli bir kıdemli hadis hocasının da dilinden dökülmüştür. Bunu öğrencilerin ihbarı olan nakleden Doç. Dr. Ebubekir Sifil karşılaştığı tepkiye mukabeleten bir makale kaleme almış ve sorulması gereken soruları hamiyet-i dîniyesinin kıvamı gereğince sormuş, tartışma 15 Temmuz darbe kalkışması sebebiyle rafa kalkmıştır. Bu durum bize, ilâhiyat fakültelerinin öğretim kadrosunda bu zihniyete sahip pek çok kimsenin bulunma ihtimalini düşündürmektedir.[15]
Bu Bataklık Nasıl Kurutulabilir?
İlâhiyat Fakültesi müfredatında yer alan Felsefe Tarihi, Din Felsefesi, Din Psikolojisi, Din Sosyolojisi ve en mühimi de Dinler Tarihi dersleri muhakkak ki günümüzde en azından bir uzman kadronun yetişmesi gereken alanlardır. Bununla beraber, söz konusu derslerin bilgi usûlü, Avrupa’daki teoloji fakültelerinden devşirme olup onların zihniyetine göre şekillenmiştir. Nitekim Cihat Kısa’nın bir konuşmasında ehl-i sünnet öğrencileri “otantik dine inanan” kimseler olarak nitelendirmiş olması da bu noktada itiraftan farksızdır.
Bize düşen; bu alanları müslüman zihninin gerektirdiği şekilde ıslah etmek, bilgi usulümüzde var olan kabul ve şartlar muvacehesinde kurumsallaştırmak ve buna aykırı zihniyeti kurutmaktır. Kur’ân ve Sünnet’teki kati bilgilerin yanında tevatürü esas alıp geriye kalan verileri bu kabuller doğrultusunda tasdik ya da gerektiğinde te’vilen kabul etmek, bu mümkün olmadığında tereddütsüz reddetmektir. Aksi takdirde bu sistemden kötü kopyacı daha çok hoca müsveddesi çıkacaktır. Allah Teâlâ bizi ve neslimizi şerlerinden muhafaza eylesin!
Dipnotlar
[1] Bu haberi et-Taberî ve ondan İbn Kesîr ve İbnü’l-Esîr kaydederler. İbn Asâkir de benzer bir rivayete yer verir.
[2] İlgili konuşmaya erişim için tıklayınız.
[3] Tülay Kazancı, “Lekesiz Gebelik: Meryem’in Saflığının Teolojik ve Sanatsal Betimi”, Sanat Tarihi Yıllığı, Sy. 22, 2010, s. 101-122.
[4] Ömer Faruk Harman, “Yahudilik”, DİA, 43/226-232.
[5] Aytunç Altındal’ın ilgili kitapları: Hangi İsa, Üç İsa, Yoksul Tanrı Tyanalı Apollonius.
[6] Aytunç Altındal, Üç İsa, Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1993, s. 30.
[7] Bir grup Oryantalist-Şarkiyatçı artıklarının saçmalıklarla dolu o kitap ve belgesellerin adını anmaya değmez!
[8] Reza Arslan, Zelot Nasıralı İsa’nın Hayatı ve Dönemi, s. 79.
[9] A.e., s. 283.
[10] İlgili haberlere örnek için bkz. Serhan Ada, Meryem, Yusuf, Panthera ve İsa, Radikal Gazetesi Köşe Yazısı.
[11] Zelot Nasıralı İsa’nın Hayatı ve Dönemi, s. 79.
[12] Matta, 27:46; Markos, 15:34. Hazreti İsa’nın son sözünün; Luka incilinde “Baba, ruhumu senin ellerine bırakıyorum!” (23;46), Yuhanna incilinde ise “Tamamlandı!” (19;30) olduğu kayıtlıdır.
Bu farklılığa Şaban Kuzgun da dikkat çekmiştir. Dört İncil’in Yazılması Derlenmesi Muhtevası Farklılıkları ve Çelişkileri, Fazilet Neşriyat, İstanbul, 2008, s. 335.
[13] Yuhanna, 8;7; Barnabas, 201.
Söz konusu hikâyeye konu olan Meryem; Hazreti İsa’nın annesi değil, zina ederken yakalandığı belirtilen kadındır. Anlatıya göre, durum isim benzerliğinden ibarettir. Cihat Kısa’nın anlatımında ise taş atmak için öne çıkan yaşlı bir kadın ve o kadının Hazreti Meryem olduğu geçmektedir ki bu, tarihî değeri olmayan edebî romanlarda yer almaktadır.
[14] Ertuğrul Özkök, “Baba Beni Neden Terk Ettin”, Hürriyet Gazetesi Köşe Yazısı.
[15] Detaylar için bkz. “15 Temmuz’un Darbe Vurduğu Tartışma”.
Ebubekir Sifil hocamızın ilgili videosu için tıklayınız.
Kendisine verilen cevaba mukabelesi için tıklayınız.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin