Z kuşağı nedir? Z kuşağı ne demek? Z kuşağı hangi yıllar? Z kuşağı yaş aralığı. Z kuşağı özellikleri. Z kuşağı kimler? Z kuşağı kaç milyon? Siyasal İslam nedir? Siyasal İslam ne demektir? Türkiye’de Siyasal İslâm. Siyasal İslâm düşüncesi tarihi şeklinde sıralayabileceğimiz başlık ve sorularla çokça aratılan konuyla ilgili gündem bağlamında bazı önemli noktaları dikkatinize sunmak istiyoruz.
Z Kuşağına Açık Mektup:
Siyasal İslâmcılar Dediklerinize Kızıp
Dininizi ve Devletinizi Yakmayın!
Kıymetli kardeşlerim; sadece bugünün değil, yarının da belirleyicisi olacak, geleceğimizin teminatı, tercihleriyle milletimizi ve bölgemizi hatta tüm insanlığı özlemini duyduğumuz o güzel asırlara kavuşturacak belirleyici ve talihli bir nesilsiniz. Üst kuşaklarınız olarak bizler bunun bilincinde olduğumuz gibi, insanlığı ve yeryüzünü plânları doğrultusunda istilâya devam etmek isteyen güçler de bu durumun pekâlâ farkında!
Barack Obama’ya iki dönem seçim kazandıranların, ülkemizde 2015 seçimlerine giden süreçte algı operasyonlarıyla toplumumuzu yönlendirenlerin; darbeler, ayaklanmalar, ekonomik krizler ve daha başka kurgularla, terörist yapılar ve ajanları vasıtasıyla kıta ve blokların yapısını ve ülkelerin iktidarlarını değiştirenlerin bugün en büyük hedefi sizlersiniz.
Özellikle 12 Eylül 1980 darbesine bağlı kurgulandığı iddia edilen Siyasal İslâm anlayışının “çöküşü” sloganıyla sizi yoğun bir propagandaya boğmaya çalışıyorlar. İletişim araçlarının yaygınlığı sebebiyle maruz kaldığınız dezenformasyonun dozu ne derece ağır olursa olsun, mayanızın sağlam olduğuna ve son dönemde mafya üzerinden sahnelenen bu oyunlara geçit vermeyeceğinize dair inanç ve güvenimiz tamdır.
Siyasal İslâm ve Gerçek İslâm
Dinî argümanları öne sürerek iktidara gelen ve söylemlerini bu yönde geliştiren, siyasî yelpazenin sağında yer alan anlayış “Siyasal İslâm”, bunu savunan ya da fiilî olarak yürütenler ise “Siyasal İslâmcılar” olarak anılıp tenkit ediliyor. Bu tenkitler de genellikle görünürde istismarcılara yönelikmiş gibi yansıtılsa da son tahlilde dinin asıllarına uzanıyor.
Farkındalık oluşturmak gayesiyle kısa tuttuğumuz yazımızın devamında, “İslâmcı” diye bir sıfatın modern zamana kadar hiçbir şekilde kullanılmadığını hatırlatmak isteriz. İslâmiyet öyle bir dindir ki, kişinin ana rahmine düşüşünden itibaren kabre girinceye dek her ahvalini en ince ayrıntıları da dâhil hiçbir niyet, düşünce ve fiilini hükümsüz bırakmayacak kadar muazzam ve tanzim edici bir özelliğe sahiptir. Dinin devlete, siyasete ve idareye yönelik hükümleri de açıkça ortadadır. Bu sebeple, “Müslüman” tanımlamasından sonra, işin dünya görüşü ya da siyaset boyutunu ifade sadedinde bir başka sıfatın kullanımına ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla, “İslâmcı” veya “Siyasal İslâmcı” gibi sıfatları lügatinizden çıkarmanız, sağlıklı düşünebilmeniz açısından her şeyden daha önemlidir.
Siyasal İslâmcılar Kimlerdir?
Bu sıfatı takınan ya da bu şekilde anılan kesimi ifade ederken Osmanlı’nın son dönemindeki akımlara uzanmak icap eder. Zira o büyük devletin çöküşünü engellemeye yönelik çeşitli dünya görüşleri ortaya çıkmış ve bunlardan biri de “İslâmcılık” olarak anılmıştır. Bu yapının tek tip olmadığını, mensuplarının itikadî açıdan dahî aralarında farklılıklar bulunan kimselerden teşekkül ettiğini özellikle belirtmek gerekir. Bugün parlamenter sistemi şura ile ve demokrasiyi dindeki “cumhur” anlayışına meyil ile denk tutarak değerlendiren ve “hak” gören anlayışlar da daha önce işaret ettiğimiz, yaklaşık bir asır öncesine dayanan yapıların birer uzantısı niteliğindedir.
Buna göre; Allah Teâlâ’nın nizamına aykırı kanun yapabilmeyi mubah görüp meşru addeden, demokrasiyi zihninde tam manasıyla hâkim düşünce kılan ve “İslâmcılık” düşüncesi olarak ifade edilen bu çerçevenin Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın nezahetinden uzak olduğu, hatta özü ve maneviyatıyla hiçbir alâkasının bulunmadığı açıktır.
Yolsuzluk, hırsızlık, gayrimeşruluk, hak gaspı, karanlık iş ve ilişkiler gibi düzenleri kurmaktan ya da bunların bir parçası olmaktan imtina etmeyen bir zümrenin yaptıkları, hiçbir tanımlama altında kabul edilemez.
Mevcut duruma bakarak ve bu ahval ile tarihteki birtakım devlet ve hanedanlarla ilişki kurarak konuyu dine ve Müslümanlara getirenlerin cehalet ya da art niyetleri ortadadır. Bunu yapanlar, pireye kızıp yorgan yakanın durumundan daha büyük bir vahamete saplanan ve “Siyasalİslâmcı(anılan)lara kızıp dinini yakan” kimselerdir. Ümit ediyoruz ki sizler bu oyuna gelmeyecek, şahısların yaptığı hataları dine mâl etmeyecek ve bu algı operasyonunu boşa çıkaracaksınız.
Büyük Devlet Olmaya Giden Yol
Söz konusu iddiaların bir an için doğru olduğunu düşünsek bile hayatın ve uluslararası siyasetin gerçeklik ve dengelerini ele almamız gerekir. Kabul etmek istemesek de, pratikte her şeyi hukukî yollarla çözümleyebilmek mümkün değildir; derin devlet mutlaka olmak zorundadır. Eğer uluslararası bir uyuşturucu pazarı var ise, bu maddeleri taşıyan gemileri olduğu gibi batırma ya da imha etme gibi bir gücünüz yoktur. Bunu kontrol altına almak ve bunu elde edinceye kadar kontrollü bir şekilde devamını sağlamak bir yerde yön verici olmak bakımından kaçınılmazdır.
Uluslararası savaşlarda veya Suriye’nin durumu gibi bir zalime karşı çatışmalarda ittifak hâlinde bulunulan grupları desteklemek ve bölgede var olan silâh ticaretini yönetmek de yine coğrafyada söz sahibi bir devletin gücünü gösteren bir durumdur. Elbette ki bu noktada bazı işlerin şahıslar üzerinden yapılması –maddî menfaat devşirmenin ahlâkî olmadığını ifade etmekle beraber- pek tabiidir. Bu gerçeklerin, özetlemeye çalıştığımız perspektifle değerlendirilmesi, anlaşılabilmesi ve anlamlandırılabilmesi açısından zorunludur.
Gözünü Propagandaya Açan Z Kuşağına Çağrı
Bugün sizi, gerçekleştirdiği mühim icraatlara karşılık din de dâhil tüm değerleri istismar eden; hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, namussuzluk, münafıklık, hainlik, mirasyedilik gibi en kötü hasletleri hükümete yakıştırmaya yönlendiriyor ve bu yolla ülkenin siyasî kaderini ellerinizle değiştirmek istiyorlar. Muhakkak ki birbiri ardınca zikretmiş olduğumuz bu ahlâksızlık ve hukuksuzluk iddiaları incelenmeli, adalet tecelli ederek failler, aracılar, gaflet veya hıyaneti sebebiyle bunlara göz yumanlar gereken cezalara çarptırılmalıdır. Lâkin uluslararası ceza mahkemesi gibi dünyada oyunu kurgulayan yapıların siyasî mercii olmaktan öteye geçmeyen, adaletten zerre nasiplenmemiş kurumların kumpaslarına kaptıracak herhangi bir şeyimiz yoktur. Gerçeklerin, günün birinde ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Er ya da geç bu hesaplar görülecek ve herkes hesap verecektir.
Kardeşlerim, önümüzdeki seçimde kullanacağınız oylar, ülkenin ve bölgenin hatta tüm insanlığın geleceğini belirleyecektir. Mühür sizde, geleceği büyük oranda belirleyecek olan hüküm sizdedir. Bu devleti, bu milleti, ümmet-i Muhammed’i ve insanlığı düşünerek hareket etmelisiniz. Size komplo teorisinden ibaret gösterilen iddiaları arka plânı ile araştırmalı ve gerçekleri görmelisiniz. Sağduyulu bir şekilde hareket ederek en doğru tercihi yapacağınızdan, bundan sonrası için temiz toplum ve temiz siyaset, yolsuzluk ve suçlarla mücadele konularında yakaya yapışan, hesap soran, adaletin tesisi ve devamı için gözünü hiç kırpmadan vazifeye atılan şeref timsali bir nesil olarak tarihe geçeceğinizden hiç şüphemiz yoktur.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin