Meninin Hükmü Bağlamında Meni İsrafı Babalardan Olma Kahpelerden Doğma Bazı Müfteriler Hakkında
(Mü’minlerin annesi Hz. Aişe validemize atılmış olan bir iftiraya dair)
Biz hiç ister miydik en güzel insanların isimlerinin geçtiği bir yazıda belden aşağı bazı kelimeler, ifadeler hatta cümleler kullanmayı ama iftiranın boyutu bizi buna mecbur etmiştir.
Kendini Müslüman olarak tanımlayan birisi, filtreli olmalıdır. Donanımsal anlamda bir süzgece sahip olmalıdır. Filtreli olmalı, rezervli olmalı ki, karşıdan gelebilecek muhtemel saldırılara karşı korunaklı olabilsin. Müslüman’ın filtresi, söz konusu Sahâbe olduğunda da sıkı olmalıdır. Onların ciltli kitaplarda sayılmış, dökülmüş olan fazîletlerini zihinde her zaman tutmalı, onlara karşı zannı iyi tutmalıdır.. Müslüman, onlar hakkında önüne çıkan iddialara onların fazîletlerini zihninde muhafaza ederek yaklaşmalı. Hemen eğilmemeli, asla bükülmemeli. Ehl-i Sünnet birikim, bu tecrübe hatırlanmalı, bu yapıya sonsuz bir güvenle güvenmeli. Ortaya atılan iddiaların aslında yeni iddialar olmayıp daha evvel cevap verilmiş iddialardan aşırma olduğu da hatırlanmalı. Buna mukabil, ‘’yeni’’ diye servis edilen iddiaların ise aslında çok basit çarpıtma ve saptırmalardan ibaret oluşunun da bilincinde olmalı.
Muhterem dostlar, konu şudur: Efendimiz Aleyhissalâtu Vesselâm’ın âhirete irtihallerinin ardından Hz. Aişe validemizin evinin çevresi malumunuz olduğu üzere ümmetin fetva sorma ve hadis dinleme mekânlarından biri haline gelmiştir. Ahzab Sûresi 34. ayet-i kerime ve konuya müteallik diğer ayetlerin delaleti de bunu gerektirmektedir. Efendimizin hanımları mü’minlerinin anneleri olmalarının yanında ayrıca, en mahrem meselelere vakıf olan ve bunları ümmete öğretme vazifesini de üzerlerinde taşıyan seçkin bir zümredir. Hz. Aişe (Radıyallahu Anha) de hem Efendimizin zevcesi olma hem de akletme ve fıkhetme noktasında ayrıca fazîletinin yanında dirayeti ve zekâsıyla bu işte ön plana çıkmış olan fakihlerin şüphesiz başında gelmektedir. Ashab, en mahrem meselelerdeki malumatı dahi ondan almışlardır. Bu gibi hususlar –herkese lazım olmaklığıyla- zaruri bilgi niteliğinde olduğundan bu alana müteallik ahkamın paylaşımı bizleri herhangi bir olumsuz düşünceye asla sevk etmemelidir. Nitekim Hz. Aişe ve diğer sahâbiler, tâbiîler arasında da bu konudaki çekincelerin aşılmasına dair bazı diyaloglar da geçmiştir. Bunları detayları hadis ve tarih kitaplarında ziyadesiyle mevcuttur.
Bu kapsamda kervanlar, yolcular, hacılar vd. Hz. Aişe validemizin evinin yanında –Mescid-i Nebevî faktörüyle birlikte doğal olarak hatta lazımen- konaklamışlardır ki bu tarih kitaplarında kayıtlı olan bir şeydir. Bu konaklama esnasında da Hz. Aişe validemizin hizmetçileri (cariyeleri) bu misafirlerin barınmasıyla (yemek, yataklarının verilmesi vb. gibi) alakadar olmuşlardır. Bahsettiğim bu konaklamalar ضياف (ziyâfe) olarak geçen yani bir mekanın çevresinde açık –ya da üstü örtülü/kuruluk biçiminde- misafirhanede kalma şeklindeki konaklamalardır ki, bugün bu tarz yerler Arap coğrafyasında da bizim memleketimizin kısmen Karadeniz bölgesinde ve doğu-güneydoğu bölgelerinde de yaygın olarak hâlâ görülebilmektedir.
Meselenin konumuzla alakalı kısmına gelecek olursak… Yine bu şekilde misafir olarak Hz. Aişe validemizin evinin çevresindeki misafirhanede (bu kelimeye dikkat edelim) geceleyenlerden biri, sabaha ihtilam olmuş vaziyette çıkar ve onu elbisesini –bulaşan meniyi gidermek maksadıyla- yıkarken gören cariyelerden birinin suali üzerine mesele Hz. Aişe validemize intikal eder, [1] Hz. Aişe validemizin bu adama vermiş olduğu cevap da bugün; ‘’Alel-itlak meni, yıkamakla tahir olur. Hasseten, insan menisinin kurumuşu, ovalamakla da zâil ve orası tahir olmuş olur.’’ [2] şeklinde ilmihal kitaplarımızda kayıtlı bulunan ve gerektiğinde yararlandığımız bu kolaylık hükmünün ahkâmda yer bulmasının da müsebbibi olur.
Olay kısaca bundan ibarettir ve Hadis-i Şerif’in metnine bakıldığında özellikle ihtilam kelimesinin geçmesi de burada özetlemiş olduğumuz anlatımı tamamen doğrulamaktadır. Dolayısıyla hadis-i şerif’in metni, olayın bir rüyalanmadan ibaret olduğunu, bahsi geçen misafirliğin evde/hücrede kalma şeklinde gerçekleşmediğini ve Hz. Aişe validemizin rivayette söz konusu edilmiş olan misafirle arasında geçen diyaloğun da cariyelerinden biri yoluyla gerçekleştiğini yani Hz. Aişe validemizle misafirin –elbise yıkama işine kadar- birebir hiçbir şekilde muhatap olmadığını bize en küçük bir şüpheye mahal bırakmayacak derecede açıkça vurgulamaktadır. [3]
Müfterinin Apaçık Deyyusluğu
Aktarmış olduğumuz anlatımdan ibaret olan bu hadiseyi; ‘’bir adam Aişe’nin o küçük olan evine/hücresine girdi ve orada cenabet oldu, böyle bir kadın, bir adamın, evine gidip de cenabet olduğu bir kadın sıdıka olabilir mi? Sünnîlerin annesi Aişe namahrem erkeklerle ne yapıyordu da bu erkekler sabah cenabet kalkıyordu… ’’ diyerek yorumlayıp böylece servis edebilen bu adam hakkında… Bu rivayet üzerinden; ‘’Nebî Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile babam Hz. Sıddık evime defnedilmiş vaziyetteyken örtülerimi almadan dolaşırken Hz. Ömer’in defninden sonra hücreye örtülerimi almadan çıkmadım’’[4] diyebilecek derece titizlik gösteren, hakkında birçok âyet nâzil olmuş olan ve Mü’minlerin annesi olarak nitelendirilmiş yani iffetini muhafaza ve kıymeti doğrultusunda bize hakkında pek çok haber ulaşmış bulunan Hz. Aişe validemize iftira edebilen bu insan artığı hakkında bazı sorular sormak isterim size…
Sormak isterim size…
-Böyle bir iftirayı kurgulayan ve sürdürenlerin propagandasını yaparak insanların bir kısmını ifsad edip bir kısmını ise şüpheye düşüren bu adam, sahih bir nikahla birleşmenin sonucunda dünyaya gelmiş bir adam olabilir mi?
-Bu adamın evine gelen ya da evinin avlusunda, harmanında konaklayan, misafir olan adamlardan bazıları ev halkıyla bir haltlar karıştırmış olmasaydı, bu adamın yakınlarından bazısı kendi yatak odalarında başka başka adamları misafir etmemiş olsaydı bu adamın aklına böyle bir iftirayı düzmek, kurgulamak hiç gelebilir miydi?
-Bu adamın nesebi bozuk olmamış olsa, yukarı doğru dedeleri hep kahrolası, meni israfı adamlardan oluşmamış olsa, neneleri de kahpelerden olmamış olsaydı ondan böyle bir alçaklık, böyle bir fikir fahişeliği, böyle bir zihin kahpeliği hiç sâdır olabilir miydi?
-Bu adamın cibilliyetinde şeytanlık olmasa, tıpkı kendisiyle aynı zihniyeti paylaşanlar gibi şeytanın attığı tohumdan türememiş olsaydı, böyle bir iftirayı türetebilmesi hiç mümkün olabilir miydi?
Bir de işin ihtilam ve cenabetlik boyutu var, ona da gelelim. Çünkü bu kahpe çocuğu ihtilamın ne olduğunu da bilmiyor. Belli ki hayatında hiç ihtilam olmamış. Bunun ne olduğunu, nasıl bir şey olduğun bilmediğine göre onun hakkında şöyledir veya böyledir diyebilmek için elimizde yeterli delil de var demektir!
-Kameralardan, video kayıtlarından görüldüğü kadarıyla erkek gibi duran, iblisin dostlarından, adamlarından bir adam olan bu adam, kendisi sağlıklı olsa, iktidarlı olsa, erkeklik gücü yerinde olsa, herif olsa, hiç ihtilam olmayla bu özel durum dışında cenabet olmayı birbirine karıştırır mıydı? [5]
Hiç kızmayın, bilakis hatırlayın ki; ‘’hadsize –gerektiğinde söverek dahi- haddini bildirmek, kırk öksüze kaftan giydirmek gibidir.’’
Bundan sonra böyle –sizin anlayacağınız dilden- ulan, onun bunun çocukları sizi…!
Dipnotlar
[1] Hadis-i Şerif’in birden fazla yolu birden çok varyantı vardır. Muhtelif tarîk ve varyantlarıyla Sahîhayn’de ve sünenlerin dördünde birden de yer almaktadır. İddiaya konu edilen metin bağlamında şu iki hadis-i şerif’i nakletmek umarız kâfi gelecektir.
Meninin Hükmü Babı
Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid b. Abdillâh, Hâlid’den, o da Ebû Ma’şer’den, o da İbrahim’den, o da Alkame ile Esved’den naklen haber verdi ki; bir zat Aişe’ye misafir olmuş ve sabahleyin elbisesini yıkamaya başlamış. Aişe (ona) :
— «Eğer onu (menîyî) gördünse yerini yıkaman sana yeterdi. Görmedinse etrafını yıkardın. Vallahi ben onu Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) in elbisesinden ovalayarak çıkardığımı bilirim. Sonra o elbise ile namaz kılardı» demiş.
Diğer bir rivayet:
Bize Ebû Âsim Ahmed b. Cevvâs el-Hanefî dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu’l-Ahvas, Şebib b. Garkâde’den, o da Abdullah b. Şihâb el-Havlâniden naklen rivayet etti, Abdullah şöyle demiş:
Aişe’ye misafirliğe gitmiştim. İki elbiseme birden ihtilâm olmuşum. Bunun üzerine onları suya batırdım. Derken Aişe’nin bir cariyesi beni görerek ona haber verdi o da bana haber göndererek (beni çağırttı ve) şöyle dedi:
«Elbiselerini böyle yapmaya seni ne şevketti?» :
— «Uyuyan kimsenin uyku halinde gördüğünü gördüm» dedim.
— «Elbiselerde bir şey gördün mü?» dedi.
— «Hayır» cevabını verdim.
— «Eğer br şey görmüş olsaydın onu yıkar mıydın. Vallahi ben bizzat kendimin onu Besulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)’in elbisesinden kuru olarak tırnağımla iyice kazıdığımı bilirim» dedi.
Açıklama
Bu hadîsi Buharı Taharet bahsinde muhtelif lâfızlarla muhtelif râvîlerden tahriç ettiği gibi Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve İbni Mâce ‘de ayni bahiste onu muhtelif ravilerden tahriç etmişlerdir.
Hadîsin muhtelif rivayetleri birbirini tefsir etmiştir. Bunların Mecmuundan anlaşıldığına göre ilk rivayette ismi zikredilmeden Hz. Âişe (Radiyallahû Anha)’ya misafir olduğu bildirilen zat Abdullah b. Şihab el’Havlanî ‘dir. Bu zat tabiinden olup Kûfelidir. Resulüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) zamanına eriştiği fakat onu göremediği rivayet olunur.
(İktibas: İmâm-ı Nevevî’nin Sâhîh-i Müslim Şerhi Tercümesi/Ahmed Davudoğlu)
[2] bkz. Nîmet-i İslâm İlmihâli Yıkayarak Temizleme Bahsi.
[3] Hadis-i Şerif’in metni, senedi, tarîkleri, varyantları ve konuya dair bir mütalaa için bkz.
وفي رواية مسلم عن عبد الله بن شهاب الخولاني قال: كنت نازلاً على عائشة ◄فاحتلمت► في ثوبي فغمسته في الماء، فرأتني ◄جارية لعائشة فأخبرتها،► ليس معنى أنه كان ضيفاً عندها أنه نام معها في غرفتها إنما في ضيافتها، ولا يلزم أن يكون في منزلها إنما نزل في ضيافتها؛ لأن مثل هذا الخبر قد يتلقفه من يتلقفه من الذين يتبعون الشبهات والشهوات، فيستدل به على أن المرأة وإن كانت بمفردها في البيت يمكن أن ينزل بها رجل ضيف، هذا الكلام ليس بصحيح، قال عبد الله بن شهاب الخولاني: كنت نازلاً على عائشة يعني ضيف عندها فاحتلمت في ثوبي، وهنا يقول: فأمرت له بملحفة، ولا يمنع أن ينسبه إلى نفسه لأنه قد تغطى به، والنسبة تكون لأدنى ملابسة، فاحتلمت في ثوبي فغمسته في الماء، فرأتني جارية لعائشة، فأخبرتها فبعثت إلي عائشة كل هذا يدل على أن عائشة ليست بحضرته وليس بحضرتها، فبعثت إلي عائشة فقالت: ما حملك على ما صنعت بثوبك؟ قال: قلت … إلى آخره أنه استحيا أن يرسل بها وبها أثر الاحتلام، ثم قالت له: إنما كان يكفيك أن تفركه بأصابعك، تدلك بأصابعك، وربما فركته من ثوب رسول الله -صلى الله عليه وسلم- بأصابعي
http://fatwa.islamweb.net/fatwa/printfatwa.php?Id=245116…
[4] bkz. İbn Saad, Tabakâtu’l-Kübrâ, II/254-255
[5] Bahsettiğim süzme piçin iddiaları için bkz. https://www.youtube.com/watch?v=VHSGwj_Cq1E
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin