Bilindiği üzere aynı cins malların birbiriyle mübadelesi ya da satışının peşin yapılması icap eder ve buna fıkıhta “Sarf Akdi” olarak tanımlanır. Bu konu, gündemi bilhassa altın ve gümüşün mübadelesi hususunda meşgul etmekle beraber, internet üzerinden gerçekleştirilen alışverişlerin hükmüyle ilgili tartışmaları da beraberinde sürükler. Konuyla ilgili detaylı malûmata buradan erişebilirsiniz…
Bununla beraber, konunun bir de sırf altın ya da gümüş madenlerinden ibaret olmayan karışımlarla ilgili boyutu vardır. Zira bunların büyük bir kısmı günümüzde “emtia” olarak alınıp satılmaktadır. Hâlbuki bu karışımların gerek zekât, gerekse de satış akdine dair hükümlere taalluku noktasında birtakım ölçüler söz konusudur.
Altın veya Gümüş Karışımı Eşyaların Satışına Dair Ölçüler
Asrımızın büyük âlimlerinden olup geçtiğimiz senelerde âhirete irtihâl eyleyen Şeyh İsmail Çetin Hazretleri konuyla ilgili olarak müctehid ulemanın görüşlerini de derç etmek suretiyle şu izahatta bulunmuştur:
“İmam Müslim, İmam Mâlik ve İmam Tahâvî’nin tahric ettikleri bir hadîs-i şerifte Haneş şöyle demiştir: Bir gazada Fadâle bin Ubeyd ile beraber bulunuyorduk. Derken bana ve arkadaşlarıma içinde altın, gümüş ve cevher bulunan bir gerdanlık isabet etti. Ben bunu satın almak isteyerek Fadâle bin Ubeyd’e sordum. Şu cevabı verdi: ‘Bunun altınını çıkar da bir kefeye koy, kendi altınını da bir kefeye koy. Sonra sakın misli mislinden fazla bir şey alma. Zira ben Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’i: ‘Her kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa, sakın misli mislinden fazla bir şey almasın.’ (Müslim, No.1591; İmam et-Tahâvî, Şerhu Müşkili’l-Âsâr, c.8, s.244, Hadis No.3214, Şerhu Meâni’l-Âsâr, c.4, s.74, Hadis No.5799) buyururken işittim.”
“Şâfiîler, Fadâle (Radıyallâhu Anh)ın hadîsiyle istidlâl ederek: ‘Başka bir şeyle karışık olan altın, gümüş, az olsun çok olsun, ayrılmadıkça satılamaz; ayrıldıktan sonra altın tartısı tartısına yani kendi ağırlığınca; gümüş dahi aynı şekilde satılır; buğday ve tuz gibi şâir ribâ mallarının hükmü de budur.’ derler. Bu kavil, ashâb-ı kirâmdan Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh) ile oğlundan nakledilmiştir. Selef ulemâsından bir cemaat ile İmam Ahmed, İshak ve Mâlikîler’den Muhammed bin el-Hakem’in mezhebleri de budur.”
Deliller ve Nakiller
“İmâm-ı Âzam’a göre, başka madenle karışık bulunan altını, miktarca ondan daha fazla altın mukabilinde de satmak kerahatle caizdir. Bu fazlalık altınla karışık bulunan diğer maden veya taşa mukabil verilir. Satılan karışa altınla safî altın birbirlerine müsâvî olursa, akid caiz değildir. Safî altın karışıktan az olduğu takdirde dahi hüküm budur. Sevrî ile Hasen bin Salih bu meselede İmâm-ı Âzam’la beraberdirler.”
“el-Hidâye ve şerhlerinden anlaşıldığı üzere altınla karışık başka madenler olduğu takdirde, ondan ayırma imkânı varsa, ayrılır ve satılır. Ayırma imkânı yoksa yukarıda beyan edildiği gibidir. İmam Muhammed’den gelen nakle göre, karışımın altından ayrılması mümkün olduğu kadar ayırılır. Ayrılmazsa, altın mukabilinde altın, maden mukabilinde başka bir şeyin verilmesinde beis yoktur.”
“Zahirîlerin: ‘Ribâ sadece hadîs-i şerîflerde zikredilen altı cinste tahakkuk eder; bundan başkasında ribâ söz konusu değildir.’ demeleri de doğru değildir. Yukarda dediğimiz gibi, ölçü ve tartıya giren, cins ve miktarda birleşen her şeyde, mesela kireçte dahi ribâ söz konusudur. Fukahamız, adetle satılanda faizin olmadığını söyledilerse de, o zamanda adetle satılan birçok şeyler hâlihazırda tartıyla satılmaktadır. Binaenaleyh tartıyla satılanda ribâ tahakkuk eder. Öyleyse evvelden adetle satılan şeylerin, hâlihazırda ölçüyle satılması takdirinde ribâ tahakkuk eder. Nitekim Kemal İbnu’l-Hümam da bunu tasrih etmiştir.”
“Bedâiu’s-Sanâi fî Tertîbi’ş-Şerâi‘den anlaşıldığı üzere, altınla başka madenin karışımı yahut da altın ve gümüşün karışımında, hüküm galibedir. Altın galib ise altındır; gümüş galib ise gümüştür. Müsâvî ise, ayırmaksızın satışı caiz değildir.”
“Sonra karışım, eritmekten başka bir surette ayrılmıyorsa, hüküm böyledir; yani eritilmeksizin ayrılması imkânı varsa, bu takdirde yukarda İmam Âzam’dan naklettiğimiz üzere satışı kerahatle caizdir. Bu takdirde meşakkatsiz ayrılması imkânsız olan karışımlarda satış kerahatsiz caiz olur.”
İktibâs: Şeyh İsmail Çetin, Ölçüler, Dilara Yayınları, 3. Baskı, Isparta, 2016, s. 260-261.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin