DI GIRAND FÂDIR
Sıfatında meymenet yoktu ama göründüğü gibi değildi asla! Asil duruşunun yanında tam bir karakter abidesi, adalet topacıydı. Mahallenin hem bâtınî (saygınlık) anlamda hem de zâhirî (nesep/zürriyet bakımından) anlamda Gırand Fâdırıydı. Yemedi, yedirdi bütün kedilere. Yiyeceği kadar alır, kimseye ilişmezdi. Hastaydı yediden yetmişe mahallenin bütün (dişi) kedileri kendisine ama o bu zaafları asla kullanmazdı. Herkese kol-kanat gererdi. Korurdu, kollardı.
Bir patide bir hatta iki (yok mu artıran) kediyi nakavt edecek kuvvetteydi ama ‘’kontrolsüz güç, güç değildir’’ der, bu gücünü gerekmedikçe kullanmazdı. Kullandığında da cidden adalet için, garibanı korumak için kullanırdı. Zenginden, et-tavuk yiyenlerden alıp, çöp karıştırmaktan ağzının, burnunun yarası eksik olmayanlara verirdi. Adeta bir Robin Hood’du, Bazen Yusuf Miroğlu, bazen Polat Alemdar, bazense Çakır’dı.
İhtiyarladı ama ektiğini biçiyor. Genç, coşkun kediler dahi ona ilişmiyor. O geldiğinde yemek yiyen kalabalık yarılıp ona yer açıyor. Yiyeceği kadarını yerken herkes onu saygıyla bekliyor. Edebini hala muhafaza edip kalan yemeği büyük bir tevazu ile onlara sunuyor. Kimse horlamıyor onu! Ayağıma dolanma ulan moruk da demiyor…
O şimdi son günlerinde ama motor sevdası bitmek tükenmek bilmedi. Vaktiyle çok Jawalara bindi, Jawalardan indi MZ’lere bindi, BMW ve Japon motorları gırla giderken her birine salça oldu… Kısa süreliğine de olsa bir bakıma, arabaların ve motorların hepsi onundu. Çok vitesler büyüttü, çok vitesler küçülttü, kilometre kadranlarının anasını, asfaltların yedi sülalesini ağlattı…
Fabrikadan çıkan sıfır arabaların üstüne binip ilk kirleten, boyasını çizerek ırzına ilk geçen o oldu. Soğuk günlerde, motoru henüz stop etmiş arabaların sıcacık kaputunun üzerine oturarak ısınmak, sıcak günlerde ise, yatması adet haline getirilmiş soğuk arabaların altına yatıp gölgelenmek vazgeçmediği hobilerindendi.
Onu son görüşümde bitkinliğine ve tükenmişliğine rağmen bütün karizmasıyla Jinlun 150 (Jl-150) mavi bir chopper motosikletin ön çamurluğunda oturuyordu. Göz göze geldik, bakıştık. Sanki bana; ‘’abi ben gidiciyim yay beni, herkese duyur, nâmım yürüsün. Googıllarda arama yapıldığında çıkayım. Ben gideceğim ama torunlarım, zürriyetim Gölcük/Değirmendere sokaklarında nâmımı yürütecekler, sen de hakkını helal et, çok ekmeğinizi yedim…’’ der gibiydi.
Tevazu yapıyor hıyar, fazla bakmamıştık oysa ki. Öyle yemeğimizi ahım şahım yemişliği de yoktur. Neyse… Ben de bu son arzusunu yerine getireyim, kırmayayım onu, yayayım internetlere dedim. Bloga da ekleyeyim hiç olmazsa googıllarda çıksın dedim.
Güle güle GIRAND FÂDIR! Karış topraklara…
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin