Camiye zekât verilebilir mi? Kur’ân kursuna zekât verilebilir mi? Medreseye zekât verilebilir mi? Kızılay’a zekât verilebilir mi? gibi sorular üzerinden; şahıs mülkü olmayan, kurum ve kuruluşlara zekât verilip verilemeyeceği konusu her sene çokça sual edilir…
Zekâtın kimlere verilebileceğine ilişkin hükümler Kur’ân-ı Kerîm’de; müslüman fakirler, miskinler, borçlular, yolcular, mükâtebler (sözleşmeli köleler), mücahidler ve âmiller (zekât toplayıcıları) ve müellefe-i kulûb olmak üzere sekiz sınıf zikredilerek açıklanmıştır.[1] Bu sınıflardan müellefe-i kulûb müessesesi günümüzde var olmadığı için geriye yedi sınıf kalmaktadır. Bu müessese ile ilgili detaylar takdir edersiniz ki bu makalenin mevzuu olmaktan uzaktır.[2]
Medreseye Zekât, Fitre ve Fidye
İlgili âyet-i kerîmenin zekât verilecek zümrelerden biri olarak zikrettiği “وَف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ” ifadesini fukaha ve müfessirîn zümresinin “Allah Teâlâ yolunda gazaya çıkan (fakir) mücahidler (fakir gaziler)” şeklinde tahsisi açıktır. Buna rağmen, muasır hocaların ekserisinin mezkûr ifadeyi ilim yolunda bulunanlar da dâhil olmak üzere bu doğrultuda faaliyet gösteren kurum ve müesseseleri de kapsayacak şekilde yorumladıkları görülmektedir.[3]
Muhakkak ki ulemanın asırlar boyunca fetva verdikleri görüşten çıkarak muasır bazı ilim adamlarının görüşünü esas kabul etmek doğru bir tavır değildir. Mezkûr ibadetleri ifada “temlik” yani mülk edindirme şart olduğundan; cami, vakıf, dernek, medrese, Kur’ân kursu vb. gibi kurum ve kuruşlara bu ödemeler yapılamaz. Bununla beraber, geçmişten tevarüs ettiğimiz anlayışı göz ardı etmeden, delillere de bağlı kalarak medreseleri ve diğer kurumları zekât, fitre ve fidye gibi malî ibadetlerle destekleyebilmek pekâlâ mümkündür.
Fakirin Zengine veya Kuruma Hediyesi
Bu bağlamda, zikrettiğimiz malî ibadetlerin sarfı kapsamında olan bir fakirin verilen meblağı/malı aldıktan sonra bir zengine hediye etmesi meşru bir iştir. Bu, söz konusu işlemin şüpheli bir şekilde kitabına uydurulması değil; “Muvatta‘”da, Ebû Dâvud’da ve daha başka kaynaklarda yer alan, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin açıkça beyan ettiği,[4] Hanefî kaynaklarımızda da kayıtlı bir husustur.[5]
Bu durum, Osmanlı Devleti’nin bir dönem temel hukuk metni olan Mülteka’l-Ebhur’un Mecm‘u’l-Enhur adlı, daha çok “Dâmâd” olarak bilinen şerhinde şöyle açıklanmaktadır:
“Mescidin binasına, yapımında sarf edilmesi için zekât verilmez çünkü temlik şarttır; fakat burada temlik bulunmamaktadır. Yolların yapılması, nehirlerin ıslah edilmesi, hac, cihâd ve kendisinde temlik olmayan hiçbir şeye zekât verilemez. Eğer bu gibi yerlere zekât verilmek istenirse, bir fakire verilir ve sonra, kendisi bilinçli olan bu fakirden bu yerlere sarf etmesi istenir. Bu durumda hem zekât veren hem de fakir sevap kazanır.”[6]
Netice
Bu itibarla, medrese idarecilerinin zekât, fitre ve fidye ödemelerini vekil olarak alıp fakir talebelerine temlik ettirmesi ve o talebelerin de medresenin her türlü işini kullanmak üzere idareciye hediye etmeleri fıkhen geçerli bir işlemdir.
Netice olarak, medreselere ve Kur’ân kurslarına zekât, fitre ve fidye vermek isteyen hayır sahipleri, kısaca izah etmeye çalıştığımız temlik esasına riayet edip etmediğini inceledikten sonra ilgili kurumları gönül rahatlığıyla tercih edebilirler. İsmailağa Fıkıh Heyeti üyesi Fatih Kalender Hocamızın açıklamasını da ekteki videodan takip edebilirsiniz📺
Dipnotlar
[1] Tevbe Sûresi, 60.
[2] Detaylar için bkz. Ömer Faruk Korkmaz, “Hz. Ömer ve Müellefe-i Kulûba Zekâtın Kaldırılması Meselesi”
[3] Detaylar için bkz. Yusuf el-Karadâvî, İslâm Işığında Çağdaş Meselelere Fetvalar, trc. Vahdettin İnce, 3/341-351.
Biz burada her ne kadar muasır ulemaya nispet ettiysek de, Bedâiü’s-Sanâî ve el-Hidâye müellifleri gibi bu görüşe yakın bir tavır benimseyen âlimlerimiz de vardır.
[4] Muvatta‘, “Zekât”, 17, 2/378, No. 919; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 25.
[5] Ekmeleddin el-Bâbertî, el-‘İnâye Şerhü’l-Hidâye, Dâru’l-Fikr, 2/264.
[6] Abdurrahman Şeyhîzâde, Mecmu‘u’l-Enhur fî Şerhi Mültekā’l-Ebhur, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, 1/666.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin