2020 felaket yılı mı? 2020 felaketleri Kur’an’da geçiyor mu? 2020 felaketleri ne zaman bitecek? …Daha birçok Soru!
2020 senesi hem dünya hem ülkemiz için felâketlerin ardı arkasının kesilmediği bir sene oldu. Çığ düşmelerinden depremlere, yangınlardan sellere, kuraklıktan yokluk ve ekonomik krizlere, en nihayetinde de koronavirüse bağlı salgın hastalığa varıncaya kadar insanlığın başına gelmeyen kalmadı. Felâketleri uzun bir listeye dönüşen 2020 senesi bu hususiyetiyle, ülke ve kıta gözetmeksizin yeryüzünün geniş bir kesiminde fobi hâline geldi. Kimileri gerçek, kimileri ise ardında sahici düşünceler yatılı esprilerle 2020 felâketlerini ve gelmesi muhtemel daha başka musibetleri cüretkâr şekilde dile getirir, karikatürize eder, capslerle anlatır, hatta korku filmlerinde sahneler oldu. Dünyaya çarpabileceği iddia edilen göktaşının hızını artırdığı haberleri dahî, “2020 çıkmadan yetişmeye çalışıyor!” şeklinde, alayla karşılandı.
Korku mu yoksa Tapınma mı?
İnsanoğlu için hükmedemediği her şey korkutucudur. Bu sebeple, düşünce tarihi boyunca zamanın mahiyeti tartışıldı ve birçok tez öne sürüldü. Varlık teorisine ilişkin tartışmalarda zamanın ne olduğuna dair sorulara çok çeşitli cevaplarla mukabele edildi. Allah Teâlâ’nın ilminin geleceğe taallûk etmeyeceğini, “Allah bir insanın kimle evleneceğini -hâşâ- bilmez!” hezeyanıyla ortaya koyanlar da zamanı olması gerektiği şekilde algılayamayan nasipsiz ve akılsız kimseler olarak tarihe kaydedildi.
Fırak kitaplarımızda Ateist ve Materyalist gruplar “Dehriyyûn” başlığı altında ele alınır. Tarihte “Dehrîler” olarak ifade edilen gruplar arasında, bahsettiğimiz düşüncelere sahip filozoflar ve Batılı görüş sahiplerinden farklı olarak, bir de cahiliye devri Arapları içerisinde bir güruh bulunuyordu. Kendilerini öne çıkaran, zarar verenin ancak zaman olduğuna dair açık ve net kabulleriydi. Kur’ân-ı Kerîm onların itikadını, «Bizi öldüren ise zamandan başkası değildir.»[1] sözleriyle bizlere haber vermiştir.[2]
Biz elbette ki bu seneyi kendisinde vuku bulan felâketlerle özdeşleştiren kardeşlerimizin muvahhid olduğundan, hakikatte zamana failiyyet rolü ve gücü yüklemediklerinden eminiz. Dikkat çekmek istediğimiz konu, böyle bir arka plânın varlığı ve tehlikelisidir. Dehriyye ile günümüzdeki yaklaşımın örtüşme ihtimalini kuvvetlendiren en önemli husus da her iki yaklaşımın materyalist[3] zemin üzerine kurulu bulunmasıdır.
“Dehre Sövmeyin!” Hadîsi Nasıl Anlaşılmalıdır?
Konu dehr (zaman) ile ilgili olduğunda, meseleyle yakın alâkası bakımından, «Dehre sövmeyin. Çünkü dehr ancak Allah’tır!»[4] hadîs-i şerîfini özellikle gündem etmek gerekir. Hadîs-i şerîfin sıhhat durumu incelendiğinde çoğunluğu sahih ve hasen olmak üzere birçok tarikten geldiği, sübût açısından hiçbir şüpheye mahal vermeyecek bir kuvvete sahip olduğu tespit edilir. Nasıl anlaşılması gerektiği konusu ise daha geniş lâfızla kaydedilen varyantlar incelendiğinde açıkça ortaya çıkar ve konuya delâlet eden âyet-i kerîmelerle birlikte değerlendirildiğinde en küçük bir şüpheye mahal kalmaz. Sahîh-i Buhârî şârihlerinden imam el-‘Aynî’nin konuyu en güzel şekilde ele alıp beyan ettiğini ifadeyle beraber,[5] daha kısa ve öz bir izah olduğundan, bu hadîs-i şerîfi bütün yönleriyle ele alan bir makaleden iktibası uygun görüyoruz:
“Hadisteki ‘Ben dehrim’ veya ‘Dehir benim’ ifadeleri Allah Teâlâ’nın dehr ile özdeş yahut zamanla kayıtlı olduğu şeklinde anlaşılarak Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellemin böyle bir şey söylemeyeceği iddia edilmek suretiyle hadisin sübutu ve sıhhati hususunda şüphe izhar edilmemelidir. Netice olarak bu sözle, insanların dehre nisbet ettiği olayları gerçekte Allah’ın yarattığı anlaşılmalıdır. Zaten hadiste yer alan ‘Kâinattaki her iş benim elimdedir, gece ve gündüzü ben dönüştürürüm’ açıklaması, söz konusu ifadenin nasıl anlaşılması gerektiği hususunda yeterli bir ipucu niteliği taşımaktadır.”[6]
Kötü Gidişat Nasıl Düzelir?
Unutmamak gerekir ki Rasûlüllâh sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, «Rabbinize kavuşana kadar sabredin; zira her gelen gün, geçmiş günden daha kötü olacaktır.»[7] buyurmak suretiyle ve fiten-melâhim kitaplarında kayıtlı bulunan daha başka hadîs-i şerîfleriyle zaman geçtikçe felâket ve musibetlerin artacağı konusunda bizleri ikaz etmiştir. Bugün yaşamakta olduğumuz şey de nebevî ihbarın dışında bir durum değildir. «O (insa)nlar kendi nefislerinde bulunan (güzel vasıflar)ı (kötüleriyle) değiştirinceye kadar gerçekten de Allâh bir toplumda olan (nimet, âfiyet vesâir lütufların)ı (belâ ve azapla) değiştirmez. »[8] âyet-i kerimesinin fehvâsınca, kendimizi düzeltmedikçe, insanlık âleminde fitneyi yok etmedikçe, insanlığı bahtiyar ve payidar eyleyip yeryüzünü mamur kılmadıkça gün yüzü görmeyeceğimiz konusunda hiç şüphe yoktur! Bunun aksi ise ebedî kurtuluşumuzun vesilesidir!
Dipnotlar
[1] Câsiye Sûresi 24’ten.
[2] Dehrîlerin inanç ve kabulleri için bkz. eş-Şehristânî, el-Milâl ve’n-Nihâl, trc. Muharrem Tan, Yeni Akademi Yayınları, İstanbul, 2006, s. 478-479; Hayrani Altıntaş, “Dehriyye”, DİA, IX/107-109.
[3] “Yalnızca maddenin gerçek olduğunu, madde ve maddenin değişimleri dışında hiçbir şeyin var olmadığını, varlığın madde cinsinden olduğunu öne süren görüş; yer kaplayan, girilmez, yaratılmamış ve yok edilemez, kendinden kaim olan, harekete yetili maddenin, evrenin biricik ya da temel bileşeni olduğunu savunan varlık anlayışı.” (Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, Paradigma Yayıncılık, İstanbul, 6. Baskı, 2005, s. 1142.)
[4] En kısa lâfzıyla iktibasını tercih ettiğimiz hadîs-i şerîfin daha geniş metni ve kaynakları için bkz. Buhârî, “Edeb”, 101; Müslim, “Elfâz”, 4; Muvatta‘, “Kelâm”, 3.
[5] el-‘Aynî, ‘Umdetü’l-Kārî, Dâru İhyâ-i Turâsi’l-Arabî, Beyrut, t.y., XXII/202.
[6] Abdullah Karahan, “Zamana Sövmeyi Yasaklayan Hadisin Tenkid ve Tetkiki”, Uludağ Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, Sy. 2, Bursa, 2008, XVII/511.
[7] Buhârî, “Fiten”, 6.
[8] Ra‘d Sûresi, 11’den.
Ters istikamet açısından bir başka mana: «Bir toplum kendilerinde bulunan (iyi davranışlar)ı değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği bir nimeti değiştirmez» (Enfâl Sûresi, 53’ten.)
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin