Biyografisine, çalışmalarına ve kendisiyle yapılmış olan mülâkata buradan ulaşabileceğiniz Prof. Dr. Mehmet Boynukalın hocanın resmî twitter hesabı üzerinden,
“İnşallah 1 Kasım / 15 Rebiülevvel Pazar günü Ayasofya- Kebir Camii’nde sabah namazından sonra yapacağımız fıkıh dersimizde Osmanlı medresesinde okutulan temel eserlerden Sadrüşşeria’nın (747h./1346m.) Şerhu’l-Vikaye adlı eserini okumaya başlayacağız. Katılmak isteyen buyursun.”[1] ifadeleriyle duyurduğu fıkıh dersinin okunacağı metin ve sahibi birçok açıdan önem taşıyor.
Orhan Ençakar Hoca Efendi’nin en-Nukāye Dersleri
Öncelikle farklı bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz:
İleride hakkında malûmat kaydedeceğimiz el-Vikāye; üzerine şerh, hâşiye, ta‘lîk ve ihtisâr noktasında çalışmalar yapılmış kıymetli bir metindir. Müellif Sadrüşşerîa el-Evvel’in (v. 673/1275) torunu Sadrüşşerîa es-Sânî’nin (v. 747/1346) bu eser üzerine hazırladığı ihtisâr, en-Nukāye olarak biliniyor.[2]
Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ın ders kitabı olarak tercih ettiği Şerhu’l-Vikāye‘nin temeli olan el-Vikāye metniyle; bu eser esasıyla yapılan bir ders olarak, Orhan Ençakar Hoca Efendi’nin 2009-2011 yılları arasında Dâru’l-Hikme Derneği’nde yapmış olduğu en-Nukāye dersleri vesilesiyle daha önce tanışmış ve istifade fırsatına kavuşmuştuk. Şerhu’l-Vikāye derslerine ilgi duyanlar bu anlamda mezkûr dersleri de hatırlayıp istifade listelerine almalılar.[3]
Eserin Müellifi Sadrüşşerîa es-Sânî
Kitâbiyât/literatür âlimlerimiz müellifin ailesi ve dedeleri hakkında muhtelif malûmatlar kaydetmişlerse de muhakkık âlimlerin ittifakla belirttiğine göre, ilmî açıdan kökü son derece sağlam bir ailenin mensubudur. Künyesi ve unvanlarıyla beraber tam adı, Ubeydullāh ibni Mes‘ûd Sadrüşşerîa es-Sânî şeklinde kaydedilmiştir. Baba tarafından olduğu gibi anne tarafından da yüksek derecede ulemaya neseb ile bağlı bulunması hakikaten de büyük bir ihsandır.[4] Nitekim büyük velî Muhammed el-Parsâ Hazretlerinin, “O, ilim ve edep gıdasıyla fazilet doruklarında büyümüştür”[5] ifadeleri muhakkak pek çok şey anlatmaktadır. Hanefî fukahâ tabâkātında “tercih ehli” bir müctehid olarak kayıtlı bulunmaktadır.[6]
Torunun Ezberlemesi İçin Özet Kitap
Yakın zamana kadar sürdürülen ilim tahsil geleneğimizde, her alanda bir metin ezberlemenin mühim bir yeri vardı. Nitekim kitabın müellifi Burhânuşşerîa ibni Mahmûd Sadruşşerîa el-Evvel’in, torunu Sadrüşşerîa es-Sânî’nin diğer ilimlerde birer metin ezberlediğini, fıkıhta da bir metin ezberlemesi için yönlendirmede bulunmak istemesine rağmen uygun bir eser öneremediğini ve bunun üzerine el-Vikāye’yi kaleme aldığı belirtmiştir. Daha sonra torunu da bu eseri hem şerh hem de –bir başka müstakil çalışma olarak- ihtisâr etmiştir.
Bu, esasında çalışmaları ilmî yönden asırlar boyunca süren bir geleneğe dönüşen ailenin tesisinin hangi zihin yapısı ve gayretle gerçekleştiği konusunda da müstesna bir örnek niteliğindedir. Bugün dedeler, mezkûr örnek bağlamında torunlarına neler bıraktıklarını, nesil endişesi bakımından nerede durduklarını muhasebe etmelidirler.
Osmanlı Medreselerinin Temel Ders Kitaplarından Biri
Tam adı Vikāyetü’r-Rivâye fî Mesâili’l-Hidâye olan ve kısaca el-Vikāye olarak anılan eser, hanefî mezhebinin bir taksimata göre dört, diğer bir taksimata göre altı temel metninden biridir.[7] Hanefî mezhebinin mühim eserlerinden biri olan el-Hidâye’deki meselelerin derlenmesi suretiyle oluşturulmuştur. Buhara’nın Moğollar tarafından istilâsı sebebiyle Kutluğhanlıların himayesinde Kutbiyye medresesinde tedrîsâtını sürdüren Sadruşşerîa es-Sânî’nin Şerhu’l-Vikāye’si Osmanlı devrinde de büyük bir değer görmüştür.
Osmanlı medreselerinde talebelerin ilk yıllarda el-Vikâye’yi Şerhu’l-Vikāye ile birlikte okudukları ve bilâhare el-Hidâye’yi bitirdikten sonra yükseköğretim düzeyinde mezun oldukları kaydedilmektedir.
Bu eserin Ayasofya Camii’nde okunup okutulması, Osmanlı devrinin önemli medreselerinden biri olan Ayasofya Medresesi’nin yeniden ihyâsı açısından mühim bir adım olarak görülmeli ve derslere mümkün mertebe iştirak edilmelidir.[8] Bu çalışmaların devamının gelmesi ve inşası devam eden medresenin en kısa zamanda itmamı ve faaliyete geçişi için Allah Teâlâ’dan bereket ve inâyet niyâz edilmelidir.
Dipnotlar
[1] Hoca Efendi’nin duyurusuna buradan ulaşabilirsiniz.
[2] Murteza Bedir, “Vikāyetü’r-Rivâye”, DİA, XLIII/106-108.
[3] Dersleri buradan sıralı olarak takip edebilirsiniz.
[4] Şükrü Özen, “Sadrüşşerîa”, DİA, XXXV/427-431.
[5] Sezayi Bekdemir, “Sadrüşşeria es-Sâni’nin Hukukçuluğu (Et-Tavzîh Fi Halli Ğavâmizi’t-Tenkîh Adlı Eseri Bağlamında)”, Cumh. Ünv. İslâm Hukuku Bilim Dalı Doktora Tezi, Sivas, 2016, s. 77.
[6] Sezayi Bekdemir, aynı tez, s. vi, vııı, 116, 249, 252-254, 258.
Sezayi Bekdemir bu tespiti İmam el-Birgivî kanalıyla nakletmektedir fakat İbn Kemalpaşazâde’nin tabâkātında torun Sadruşşerîa es-Sânî değil, dede Sadruşşerîa el-Evvel yer almakta ve 6. tabaka olarak kaydedilmiş bulunan “mukallidler” arasında zikrolunmaktadır. Bkz. İbn Âbidîn, Şerhu Ukûdî Resmi’l-Müftî, trc. Şenol Saylan, Klasik Yayınları, İstanbul, 2016, s. 100. Tabâkāt hakkında değerlendirme ve itirazlara ilişkin özet malûmat için bkz. Yücel Karakoç, Muhtasar Fıkıh Tarihi ve Hanefî Mezhebi, Rabbânî Yayınevi, İstanbul, 2018, s. 74-76.
[7] Hanefî mezhebi fıkıh metinleri ve özellikleri hakkında özet malûmat için bkz. Yücel Karakoç, a.g.e., s. 70-73.
[8] Dersler canlı olarak takip edilebilmekle beraber, sonradan kayıtlardan da dinlenilebilmektedir.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin