Konuya geçmeden önce, yeni eklenen Kurtlar Vadisi Kaos Konusu başlıklı makalemize de göz atabilirsiniz…
.
Kırmızı Oda dizisini daha önce; yayın politikası, içerik, gelecekte yaşanacak gelişmeler ve gayesi açısından ele almaya çalışmıştık. Serimize, aynı yazarın kitaplarından birinden uyarlanan Masumlar Apartmanı dizisine yönelik değerlendirmelerle devam ediyoruz.
Harcanıp Giden Saatler ve Büyük Aldatmaca
Az gelişmiş ülkelerin sinema ve dizi-filmlerle yıkıma maruz bırakılıp zihnen-fikren olduğu gibi idarî yönden de bağımlı hâle getirildiği artık herkesin malûmu. Bununla beraber, üzerinde durduğumuz iki dizi ve diğer bazı yeni dizilere bakıldığında; bel altı sahnelerin kol gezdiği ve dinî değerlerin aşağılandığı dizilerin yerini, ilk bakışta içerik bakımından daha kaliteli dizilerin aldığı sanılıyor. Oysaki bu iki dizi sebebiyle, sadece birkaç saatte okunabilecek hikâyeler vasıtasıyla insanların ekrana her hafta saatlerce bağlandığı gerçeği, bu alanda herhangi bir ilerlemeden bahsedilemeyeceğinin göstergesi. Kaliteli gibi gözüken bu dizilerin kulluk için yaratılmış takipçilere hakikatleri unutturduğu gerçeği açıkça karşımızda duruyor.
Apartmanı Bîmârhâne ve Çöplüğe Çeviren Hastalıklar
Uyarlandığı kitabın ifadesiyle “Çöp Apartman” ya da yayımlanan adıyla “Masumlar Apartmanı” dizisinin ekranlara yansıyanı ile kitaptaki versiyonu arasında temel bazı farklar var. Kitaba göre, anne ve kızların hastalığının temelinde, dinî endişeler yatıyor. Durumları, “vesvese” olarak tanımladığımız şüphe ve kuruntu hâlinin ileri bir boyutu. Nitekim temizliğe abanmalarının ardında “ruh temizliği” gayesinin yattığı mesajı, bazı sahnelerde sunuluyor. Kitapta geçen, abdesti üst üste tekrarladıkları ve o esnada kötü bir şey düşündüklerinde, kabul olmayacağı korkusuyla başa döndükleri bilgisi bu açıdan önem taşıyor.
İşin içinde, “mükemmeli aramak” gibi birçoğumuzun belli seviyede müptelâ olduğu ya da “müşkülpesentlik” siperinin ardında gizlediği bir sorun da yer alıyor. Hikâye kahramanlarının temizlik ve diğer işlerde mükemmeliyetçilikleri, hiçbir şey yapamaz bir hâle gelmelerine ve yanlış bir şey atarız korkusundan dolayı apartmanın çöplüğe dönüşmesine sebep oluyor. Sözü daha fazla uzatmadan, dizinin istikbaline karakterler üzerinden kısaca değinelim.
Kızların Babası Hikmet
Kızların babası Hikmet; ilk eşi ve oğlunu, hastaneye gitmek üzere bindikleri taksiye freni patlayan bir kamyonun çarpması sonucu kaybettiği için yaslı bir dönem geçirdiğinden, ailesi tarafından tekrar evlendirilmesine rağmen aile hayatı ve sosyal yaşamdan kopuk bir vaziyette bulunuyor. İleride, kronik şeker hastalığının da tesiriyle rahatsızlıkları artıyor ve hastaneye düşüyor. Bir süre devam eden tedavisi, vefatıyla sonuçlanıyor.
Kızların Annesi
Kızların annesi dizide geriye dönük olarak giren video kesitlerinin yansıttığı hastalıklı hâle durup dururken gelmiş değil. Yaralı ve ilgisiz kocanın sebep olduğu tahribatın yanı sıra, erkek çocuk doğuramayışından ve doğan kız çocuklarının birkaçının bakımsızlık sebebiyle ölümünden kaynaklı bunalımlarla da yoğrulmuş. Lise 2. sınıfa devam ederken komşu oğluyla görüşen Safiye’yi ikaz etmesine rağmen bir okul çıkışı yakınlaşmayı engellemek için bağırması üzerine, çocuğun otobüsün altında kalıp oracıkta can vermesi sebebiyle yaşadığı tramvayla daha büyük bir girdabın içine sürüklenmiş. Erkek olmadığı için “uğursuz” damgası yiyen Safiye’nin bu sıfatı, bu hâdiseden sonra daha da pekişmiş.
Eve geldiklerinde, daha önce yaşanmamış şiddette bir dayak hâdisesi vuku bulmuş. Safiye’de kırıklar ve morluklar oluşurken, annesi kalp krizi geçirmiş ve kızının acili araması vesilesiyle hayata dönmesine rağmen gerek hastalığı sürecinde gerekse aynı odada bulundukları esnada “Pis uğursuz!” tepkisiyle verdiği son nefesinde dahî kızını suçlamaktan hiç geri durmamış; kırık ve morlukları soran polislere karşı kızı kendisini koruyup gerçeği anlatmadığı hâlde!
Abla – Safiye
Anneyi anlatırken Safiye’nin yaşadıklarına da değinmiş olduk. Mahremiyeti sebebiyle anlatamadığımız, fasulyelerin tek tek yıkanması da dâhil, her saplantısının altında bir travma yatıyor. Kardeşlerinin evliliğinin ardından, sağlıkları için uğraşan bir kişiliğe bürünüyor. Temizlik, mükemmeliyetçilik ve kontrol hastalığından, tedaviyle arınıyor. Neriman’ın oğlunun doğumuyla hayatı değişiyor. Yeğenine ve kimsesiz çocuklara gönüllü anne olarak adanan bir Safiye profili bıraktıktan sonra, analizimiz diğer karakterlerle devam ediyor.
Ortanca Kız Kardeş Gülben
Doktorun kapısını çalan ilk birey olan Gülben; evvelâ, annesinden yediği dayaklar sebebiyle tutulduğu, çöp apartmana büyük katkı sağlayan çarşaf ıslatma hastalığından kurtuluyor. Başka mahalleye taşındıktan sonra, yeni apartmandaki komşulardan biriyle yakınlaşıp bilâhare evleniyor. İlk dönem yaşadığı gel-git ve sarsıntıları aştıktan sonra mutlu bir hayat sürüyor. Evlendiği kişinin, daha evvel doktordan destek almış biri olması, Yeşilçam tesadüflerini hatırlatsa da hikâyenin mutlu sonla bitmesi olumsuz kanaatleri perdelemeye yetiyor.
Küçük Kız Neriman
Seanslara devam ederek düzelmeye başlarken babasının hastaneye düşmesi sebebiyle refakatçiliğe soyunuyor ve bu süreçte ciddi derecede yıpranıyor. Kendisine ilgi duyan fakat ablalarının tepkisi sebebiyle ayrı kaldığı kişi alâkasını hiç kesmiyor ve Neriman sağlığına tamamen kavuştuktan sonra onunla evlenip bir çocuk sahibi oluyor. Hayatının sonraki kısmı, mutlu mesut bir şekilde sürüp gidiyor.
Kardeşlerin Sağlığa Kavuşması
Alışılageldik uygulamanın dışına çıkılıyor ve hekim evlerine geliyor. Bu hamleyle normalleşme başlıyor. Her şeyden önce hastalıklarını kabul edip sağlıklarına kavuşacaklarına inanıyorlar. Doktorun sözünden çıkmıyor, tavsiyelerine harfiyen uyuyorlar. Zamanla kişisel ve genel temizlik süreleri kısalıyor, giyim-kuşam takıntıları ve tedbirler azalıyor. Üç gün erken davranmaları sayesinde babalarını son kez görebilme tesellisine kavuşuyorlar. Tedaviyi babanın vefatı da aksatmıyor. Cenaze ve okumalar vesilesiyle, annelerinin uzaklaştırdığı akrabalarıyla tekrar irtibatlaşıyor ve yıllar sonra tekrar misafir kabul eden kardeşler, kusursuz bir ağırlama örneği sergiliyorlar. Atlanan bu eşiğin ardından, normalleşme süreci hızlanıyor ve zamanla sosyal hayatın, akrabalık ve komşuluk münasebetlerinin içinde yerlerini alıyorlar.
Ve Çöpler
Kontrolden sonra çöpler gündeme geliyor. Çarşaf kirleten bireyin sağlığına kavuşması ve öncelikle onun evden bazı şeyleri atma cesaretini göstermesiyle bu noktada da normalleşme başlıyor. Gündelik çöpler artık tereddütsüz atılıyor. Ev halkı, eski evden hiçbir eşya almaksızın ve ne varsa hepsini bir yurda bağışladıktan sonra, başka bir mahalleye taşınıyor. Gecikmeden belediyeye haber veriliyor ve çöp arabası gelip birkaç sefer yapıyor. Çöplerden temizlenen apartman da kentsel dönüşüme giriyor.
Dizinin İlâveleri
İnceleyebildiğimiz kadarıyla, Han ve İnci karakterleri, diziyi ev dışına taşıyabilmek için ilâve edilmiş ve neticede yıldırım nikâhıyla birlikte kılınmış kimseler olarak görülüyor. Ön taramada, Budayıcıoğlu’nun diğer kitaplarında da bu karakterlere ya da paralel kişiliklere rastlayabilmiş değilim.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin