Allah Teâlâ’ya hamd, Râsûlü sallâllâhu aleyhi ve selleme ve onun âilesine, ashâbına ve izinden giden tüm Müslümanlara salât ü selâm olsun!
Bir firmanın çıkarmış olduğu yeni bir sistem var. Sistem, enerji sistemi. Rüzgâr ve güneş enerjisine yatırım yapmak isteyen ancak yeterli parası bulunmayan tasarruf sahipleri arasında güç birliği yapılarak 20 bin liraya ödeyip santrale hissedar olmaları sağlanıyor.
Bu sistemin tamamı 4 milyon lira. 200 kişi 20’şer bin lira verdiği takdirde bu rakama ulaşılıyor. Elektriğin alıcısı da var. Dolayısıyla üretilen enerji satıldığından, garanti gelir getirmekte. Elde edilen gelir, sistem gereği ortaklara pay edilerek dağıtılıyor. 5 kilovat ile yaklaşık 750 kilovat elektrik üretiliyor. Kilovat başına 30 krş. olarak hesaplasak, toplamda 2250 lira gelir demek oluyor. Bunun 2 bin lirası santral ortaklarına dağıtılıyor. 250 lirası da firmaya kalıyor.
Bu sistem hakkında bilginiz var mıdır, sisteme katılmamız caiz olur mu?
Cevap: Önceden de ifade ettiğimiz gibi, sorulan soru iki kişi arasında bir meseleyle ilgili ise, onları dinleyerek sonuca varıyoruz. Ancak mesele, soruda olduğu gibi herkesin ilgilenebileceği bir meseleyse, bize soran kişinin anlatımına göre değil, resmi sözleşmeye göre cevap veriyoruz. Suali yöneltenlerden ya da firmadan sözleşmeyi talep ediyor ve ilgili maddeleri inceleyip değerlendirdikten sonra bir sonuca varıyoruz.
Aksi takdirde; anlatan kişi, kendince birtakım önemi olmayan ama fetva açısından çok önemli olan bazı konulara hiç değinmediğinden, anlatımına göre fetva alıp gidiyor ve “Bu caizdir, falan hocaya sordum, bana caiz olduğunu söyledi” diyerek başkalarına anlatıyor.
Aynı meseleyi bir başkası, gelip soruyor ve daha önce soran kişinin dile getirmediği detaylarla konuyu anlatınca, hoca efendi ona: “Caiz değil!” ikazında bulunuyor. Sonuç olarak mesele hakkında bir kargaşa oluşuyor. Onun için herkesin ilgileneceği meselelerin fıkhî yönünün tespiti için resmî sözleşmenin mutlaka okunması gerekir
Kişilerin vereceği bilgilerle konu hakkında hakkıyla bilgi sahibi olunamadığından bu tür yanlışlar oluyor. Bunu engellemenin yegâne yolu, resmî sözleşmenin istenip incelenmesi ve ona göre fetva verilmesidir.
Kolay Yoldan Para Kazanma Düşüncesine Yönelik Tuzaklar
İşin bir de şu yönü var: Günümüzde fazla emek sarf etmeden kolay yoldan para kazanmak isteyenler oldukça çok. Küçük tasarruf sahiplerini bu tip insanlardan korumak için meselenin fetvası konusunda aceleci olmamak, mutlaka sağlam bir kaynaktan resmî sözleşmeyi elde etmek ve ciddi bir şekilde incelendikten sonra sonuca varıp fetva vermek gerekiyor. Aksi takdirde hata edilmiş ve küçük tasarruf sahipleri zarara uğratılmış olur.
Ayrıca küçük tasarruf sahiplerinin az parayla çok para kazanma istekleri bu tipleri türetmektedir. Gün geçmiyor ki; böyle bir tip, insanları dolandırmasın. Böyle olduğu hâlde hem dolandıran hem de dolandırılan eksik olmuyor. Garip ama gerçek bu!
Bu konuyla ilgili fetva kuruluna soru gelmişti. Bu sebeple meselenin detayına vâkıf olmak için sözleşmeyi temin edip konuyu incelemiş hatta firma yetkilileriyle görüşülmeden anlaşılması mümkün olmayan bazı kapalı yerlerin varlığını da tespit etmiştik.
Günümüzde Revaç Bulmuş Olan Enerji Sistemleri
Kardeşimizin anlattığından değil de, elimize geçen sözleşmeden anladığımız kadarıyla sistem şöyledir: Devletin de teşvik ettiği enerji üretimi günümüz itibarıyla revaçta bir uygulama olup üç şekilde sağlanmaktadır:
1- Hidroelektrik Santralleri
2- Rüzgâr Enerjisi
3- Güneş Enerjisi
Hidroelektrik santralleri çok masraflı bir sistem olduğundan küçük işletmeler tarafından tercih edilmemekte ve küçük sermayeli ortaklıklarla kurulabilmesi de mümkün olmamaktadır. Bireysel olarak yapılan genellikle bu son iki sistem, yani güneş ve rüzgâr enerji sistemleridir.
Bu iki sistemi kuran kişi, kardeşimizin sorusunda bahsettiği gibi belli limitlerle 200 kişiye satış yapıyor. Sonra bu firma satmış olduğu sistemi, sattığı kişilerden kiralıyor. Kiralama sonucunda elde edilecek kazançtan, kardeşimizin de ifade ettiği gibi belli oranlarda aylık para taksimatı yapıyor.
Teferruata girmeden sonuç olarak; bir firma, sattığı yeri sattığı kişilerden kiralamış olmaktadır. Fıkhî açıdan bunda ilk bakışta bir sorun yokmuş gibi gözükse de işin hakikati öyle değildir!
Sözleşmedeki Çarpık Maddeler
Sözleşmedeki maddelerden biri şöyledir: Satış yapan firmanın onayı olmadan hissedarlardan biri hissesini bir diğer hissedara devredemez. Hissedarlar sahip oldukları hisseleri bir başka hissedara satamayacakları gibi, santrale kendilerini ortak eden satıcı dışında bir başka kimseye de satamazlar. Ayrıca hissedarlar satın aldıkları santrali satan firmadan başkasına kiraya da veremezler. Sistemden çıkılmak istenildiğinde de firma, ortaklık için ödenmiş olan bedeli ödeyeceğini de taahhüt etmiş durumdadır.
Bu mesele, fıkıhta “sukuk” adı altında yapılan uygulamanın bir başka versiyonundan ibarettir.
Sukuk Kiralama Sistemi Caiz midir?
Sukuk: Firmanın satmış olduğu malı kira yoluyla kullanıp ihtiyacını görmesi, sonra da müşteriden almış olduğu parayı iade edip tekrardan geri almasıdır.
Mesele şudur: Firma, nakit paraya ihtiyacı olması durumunda insanlara: “Bana para verin, verdiğiniz para sabit aylık size şu kadar fark vereyim” demiş olsa, bu işlem faiz olacağından kimse para vermeyecektir. Bunun üzerine firma ortaya bir mal koymaktadır. Soruda olduğu gibi söz gelimi santral ortaya koyup onu müşterilere satmakta ve “Ancak burayı sizden sadece ben kiralayabilirim, bir başkasına kiraya veremezsiniz” diye şart koşmaktadır. Hâlbuki kişi malik olduğu malda dilediği tasarrufu yapma hakkına saiptir. Yani hissedarlar bu yeri diledikleri kişi veya kişilere kiraya verebilmeli hatta anlaşıp bir başkasına satabilmelidirler.
Fıkhî olarak durum bu iken firma sözleşmeye koyduğu maddelerle, ortakların bunları yapmasını engelliyor. Sonuç olarak firma sözde malı size satıyor; ama size malda hiçbir tasarruf yetkisi vermiyor. Âdeta “ay sonu kazancını al ve hiçbir şeye karışma” diyor.
Kardeşlerim, firma size diyor ki; “Bu miktar parayı ver, aylık alacağın kâra bak, ötesini ne karış ne de sor!” İyi de yarın o santral işletmesi batarsa resmî olarak kim sorumlu olacak ve zarar durumunda ödemeleri kim karşılayacak?
Bu durum karşısında şunu söylemelisiniz: “Bana nasıl bir mal sattınız ki; mal benim ama tasarrufuna dair hiçbir yetkim yok, tüm yetkiler sizde. Böyle bir satış türü İslam’da yoktur!”
Ayrıca bu tür yatırımları devlet teşvik ettiği için karşılıksız birtakım şeyler veriyor. Sizinle yapılan satış ve kiralama sözleşmelerinde devletin bu tür teşviklerini sizin değil, kendilerinin alacağı da yazılıdır. Mülkiyet sizin de olsa, bu meccanen verilen devlet teşviklerini siz değil, biz alacağız diyorlar.
Yine devlet teşvikinde geri ödemeli olsa da ya faizsiz ya da çok düşük faizli olduğundan ondan yararlanmayı sizin için değil kendileri için düşünüyorlar. Hatta verilen bu tür teşvikleri başka işlerinde kullanıyorlar.
Helâl Kazanç Konusunda Dikkatli ve Hassas Olmak Zorundayız
Kardeşlerim! Lütfen paraya tamah edip bin bir emekle biriktirdiğiniz bir miktar parayı bu tür yerlerde zayi etmeyin.
İnanın gün geçmiyor ki; bu tür bir soruyla karşı karşıya kalmayalım. Uyanığın biri çıkıp kârlı bir iş olduğunu fakat kendisinin sermayesinin buna yetmediğini, “Bu işin finansını siz sağlayın, ben yürüteyim ve kazancı bölüşelim” diyerek, 20 bin liraya ayda neredeyse bin lira kâr getirecek bir iş teklif ediyor. Böyle bir kâr hiçbir işte yok! Bu sebeple kişi kanıyor ve parayı yatırıyor. En fazla üç ay sonra o kişi ya ortada yok ya da battık deyip aldığı paraları halk tabiriyle iç ediyor.
Allah Aşkına! Kendinize sormaz mısınız? Bu kadar kârlı bir işe insan ortak arar mı, derdi ne! Kendi kazansın. Niye bir başkasının kazanması için çalışıyor, Lütfen uyanık olun. Balığın oltaya takılma sebebinin yem olduğunu unutmayın.
Hepinizi Allah Teâlâ’ya emanet ediyor, emek sarf edilerek helâl yoldan kazanılmış kazançlar diliyoruz.
Not. Bu yazı ilk olarak, Lâlegül Dergisinin 79. sayısında (2019/Eylül) neşredilmiştir.
İsmailağa Fıkıh Kurulu Fetvalarından
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin