Hepimiz okumuş ya da duymuşuzdur; ‘’Hz. Peygamber Ramazan’da Gece Namazını (yani teravihi) birkaç gece cemaatle kılmış / kıldırmış, daha sonra Sahabe-i Kirâm’ın beklentisine rağmen hücrelerinden çıkmamış ve ‘’üzerinize farz kılınır diye endişe duydum’’ buyurarak bir daha da cemaatle kıldırmamıştır.[1]
Bayındır, çarpık zihniyetinde sabitlediği rezervleriyle şekillendirdiği çarpık i’tikâdına rağmen neshi, ayetin ayetle neshi noktasında kabul etmekte, böylece sınırlandırmaktadır. Ayetin ayetle neshini kabul eden Bayındır bu kabulüne rağmen, kötü rezervleriyle ahkâmdaki bazı değişiklikleri mümkün görmeyip, bu muhalefetini de ALLAH Teala’nın sözünden dönmeyeceğini bildiren âyet-i kerîmelerle refere etmekte ve böylece; ‘’namazın beş vakit farz oluşu sabit olduğundan bunda ilave-eksiltme gibi herhangi bir değişiklik söz konusu olamazdı’’ demektedir.[2]
Vahiy devam etmekte olduğu müddetçe böyle bir şeyin garantisini acaba ne / kim verebilirdi? Vahiyden başka bir şey veremezdi elbette.
Peki elde böyle bir delil var mı? Hz. Peygamber hayatta olduğu müddetçe vefâtından bir süre öncesine kadar vahiy devam etmedi mi? Ya da şöyle soralım:
Namaz beş vakit olarak miraç gecesinde farz kılındıktan sonra namazın ahkâmında herhangi bir değişiklik olmamış mıdır?
Mesela şu sorular nasıl cevaplanacaktır?
– Namazda kıbleye dönmek farzdır, namazın ahkâmındandır. Kıble önce Kâbe, sonra Mescid-i Aksa, sonra tekrar Kâbe olmak üzere bir veya iki kere değiştirilmiştir. (Bazılarına göre bir kez değiştirilmiştir, ilkinde Mekke’de Kabe öne alınarak Mescid-i Aksâ doğrultusuna yani aslında tek kıble olarak Mescid-i Aksâ’ya dönülmüş, Medine’de bu –yani kâbe doğrultusuyla birlikte Mescid-i Aksâ’ya dönmek- mümkün olmadığından direkt olarak Mescid-i Aksâya dönülmüş daha sonra ise kâbeye dönülmüş ve bu böylece kalmış, sabit olmuştur.)[3]
– Ramazan orucu farz edilmeden evvel (ihtilaflara değinmeden topluca zikrediyorum) aşure orucu, sonra her on günde bir gün yani her ayda üç gün oruç, sonra yatsıdan başlayarak akşam güneş batıncaya kadar Ramazan orucu, sonra da günümüzdeki şekliyle –yani tan yerinin ağarmasından güneş batıncaya kadar- ramazan orucu farz edilmiş, yani ‘’farz oruç’’ta zikretmiş olduğumuz değişiklikler söz konusu olmuştur.
– Namaz evvela sabah ve akşam ikişer rek’at olmak üzere farz kılınmış, bir dönem gece namazı farz kılınmış sonra bu emir nesh edilmiş bu namaz nafileye dönüşmüş, daha sonra miraç gecesi ikişer rek’atten beş vakit olmak üzere namazlar bu şekilde farz kılınmış, (burada sanırım akşam[4] hariç) daha sonra ise bu ikişer rek’atten beş vakit olan namazlardan öğle, ikindi ve yatsı namazlarına ikişer rek’at ilave edilerek beş vakit namaz rek’at açısından, günümüzde sefer dışında kıldığımız şeklini almış, namazın vakit ve rek’ati noktasında da bu tür değişim vetireleri söz konusu olmuştur.
Bütün bunlar bir yana… Bu ‘’farz kılınma’’ endişesini, farz kılınma noktasında bir emir gelmesi olarak algılamasak dahi Hz. Peygamber’in otuz gece boyunca bu namazı hiç bırakmadan kıldırmış olması zaten sonra gelen bazı müctehidlerin usul gereği bu namazı müekked sünnetin de üzerinde belki vâcib olarak hükümlendirmeleri anlamına gelecekti! Bu da başlı başına bu namazın hükmünün bir ‘’mükellefiyet’’ olarak anlaşılmasına sebep olabilecekti. Dolayısıyla sadece bu açıdan bakıldığında bile üzerine konuşmuş olduğumuz ‘’endişe’’ yersiz değildir!
Bunlar sadece birkaç örnek, ayrıca nesh konusuna da girmek gerekiyor bu noktada. Gerçi vermiş olduğumuz bu örneklerin bir kısmı nesh içeriyorsa da bir kısmı tahsis içermektedir.
Peki Bayındır, İslam Hukukçusu kimliğiyle, bizim burada tespit ettiğimiz ve örnek olarak zikretmiş olduğumuz hususları bilemeyecek kadar cahil midir? Elbette hayır! Bütün bunlara verecek cevapları da mutlaka vardır. Pekala… Vereceği cevaplar kendi içinde tutarlı mıdır? Bakalım!
Bir çelişki…
Bütüncül okuma yapmayan bu taife bir başka yerde, daha evvel elli vakit farz olan namazın beş vakte indirildiğini ve bu beş vaktin elli vakit yerine ikâme edildiğini bir başka yerde ise
Namazın dinler tarihi boyunca hiçbir zaman değişmediğini ve bütün peygamberler döneminde beş vakit, günümüzdeki şekliyle sabit olduğunu yazabilmektedir!
İki örnek için Bkn.
a- ‘’ Hadislerde geçen “farz kılınma endişesi” konusuna şöyle cevap verilmiştir. Allah katındaki 50 vakit namaz nihayetinde beş vakte indirilmiş ve bu farz kesinleşmiştir. Dolayısıyla “farz kılınma endişesi” kalmamıştır.’’ (Nakil sona erdi)[5]
b- ‘’Soru: Beş vakit namaz miraçta mı farz kılınmıştır?
Cevap:
Buhari ve Müslim başta olmak üzere birçok hadis kitabında Mirac gecesi namazın önce 50 vakit olarak farz kılındığı fakat daha sonra 5 vakte kadar indirildiği hadisi yer almaktadır. Fakat Kur’an-ı Kerim’e bakıldığında bunun doğru olmadığı açık bir şekilde görülmektedir. Zira namaz ilk peygamberden son peygambere kadar bütün peygamberlere aynı şekilde beş vakit olarak farz kılınmıştır.’’[6] (Nakil sona erdi)
Takdiri okuyuculara bırakıyoruz.
Dipnotlar:
[1] İbn Hibban, Sahih, Salât, h:2406. İbn Hibban, Sahih, s:443, Salât, hadis,2401 (5/29) Buhari, Ezan, h:729-730, 924; Müslim, h:761, 782, Beyhaki, Sünen, h:4601-4602 Ebu Davud, Ramazan, h:1373 (Buhari, h:729, 924, 1129; Müslim, h:761
[2] Bu yazı Bayındır imzalı değil fakat aynı vakıftan bir başkasının imzasını taşıyor. Aynı gerekçeyi bir videoda Bayındır da bizzat dillendiriyor. http://www.suleymaniyevakfi.org/rama…-namazi-2.html
[3] Bayındır, bu kıble değişimini kabul etmekle beraber gerekçeye göre kendince bazı yorumlarda bulunuyor.
Bkn.
http://www.youtube.com/watch?v=TxLcE_B0W1U
[4] Akşam Namazının üç vakit oluşuna dair konuyu bir başka makaleye erteledik.
[5] http://www.suleymaniyevakfi.org/rama…-namazi-2.html
[6] http://www.fetva.net/yazili-fetvalar…linmistir.html
Not. 5. ve 6. dipnotlardaki yazılar da Bayındır imzalı değil ama bazı videolarda Bayındır’ın da benzer söylemlerini müşahede etmişizdir.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin