‘’Terörün çözüm yöntemi, teröristin ıslahının şekli bellidir. Analar ağlamasın söyleminin de çözüm noktasında hiçbir pratiği yoktur. Bu; çözüm süreci değil, bilakis çözülme sürecidir. Silah bırakılmadan bunlarla hiçbir şey görüşülemez, görüşülmemelidir. Ermeni’den bozma feodal ağaları değil, kanaat önderlerini, terörist başlarını değil, gönül adamlarını Kürtlerin temsilcisi olarak tanıyıp da hareket edin vs.’’ diyenleri, kandan beslenenler, barışa karşı duran kimseler olarak nitelendirdiniz yıllarca. Onlara her türlü hakareti ettiniz, alçaklıklarını, hainliklerini bırakmadınız. Her türlü rezalet ve çapsızlıklarına rağmen bütün gücünüzle savunduğunuz adamların ABD’den talimat aldıklarını açık açık ve övüne övüne söylemelerine karşın sizler bunları görmezden gelerek muhaliflerini işbirlikçi, devletin ileri gitmesini, gelişmesini ve kalkınmasını istemeyen, köstek olan, başkalarının ekmeğine yağ çalan uşaklar olarak değerlendirip tanımladınız.
Şimdi hepiniz, bordo bere taktınız yahut özel harekâtçı, özel harpçi hatta keskin nişancı kesildiniz başımıza. Hepiniz operasyon adamı oluverdiniz bir anda. Siyasetten anlamayabilirsiniz. Gündemi layıkıyla değerlendiremeyebilirsiniz. Bunları yapabilmek için gereken muhakeme kabiliyetine sahip olmayabilir ya da bu işleri sağlıklı bir şekilde değerlendirebilmek için gereken emek ve zamanı harcama imkânı bulamamış olabilirsiniz. Bütün bunları anlarız ama iki satır okuyup ya da sosyal medyadan iki twit, birkaç gönderi okuduktan sonra adeta stratejist kesilmek, çapsız analizler yapmaya kalkışmak da ne demektir? Ya bu işlere hiç girmeyin, ekmeğinize bakın ya da eldeki verileri emek ve zaman vererek hakkıyla değerlendirdikten sonra, bin düşünüp bir tavır belirleyin ve onu şuurla ve kararlılıkla arkasında durarak sergileyin. Hata da etseniz böylelikle hiç olmazsa saygıyı ve toleransı hak etmiş olursunuz
Fazla gaza gelmeyin… Ne yaptıklarını, hangi hesaplar içerisinde bulunduklarını bilemediğiniz ve anlayamadığınız adamların fahiş hatalarını te’villerle tezyin etme işine girişmekten de derhal vazgeçin. Siyasette, şeytanın dahi aklına gelmeyecek türden işler vardır. Ankara’daki siyaset, şeytanın otağında, iblisin obasında dahi yoktur desek, yeridir. İktidarlar gördük! Bu iktidarların geçmişteki icraatları, iktidarları uğruna akla ve havsalaya sığmayacak türden hile ve oyunlara başvurabilecekleri yönündeki ihtimalin açık bir teminatıdır. İktidarı elden gitti diye, kendilerine oy verdiklerinde ‘’milli irade’’ diye nitelendirdikleri kesime, oy devşirme adına ceza kesmeye yeltenebilmiş, ortalığı yangın yerine çevirmek suretiyle rey vurgununa kalkışabilmiş topluluklarla karşı karşıya kaldığımız günlerin tecrübelerini, hatırlamalıyız her şey için çok geç olmadan. İktidarı yeniden kazanma uğruna, gemi azıya almışçasına hararetle yol alabilecek, her yolu da mubah addedebilecek kadar gözünü iktidar hırsı bürümüş güruhlarla karşı karşıya bulunduğumuz süreçlerin ışığında değerlendirmeliyiz bugünümüzü.
Medyanın -yandaşıyla-muhalifiyle, havuzuyla-okyanusuyla hiçbir kanadına- kanmayın. Haberlerin cazibesine, söylem ve sloganların sihrine, mübalağa ile yapılan sunumların büyüsüne kapılmayın. On küsur senede bu medya mensuplarının perde arkalarında neler sergilediğini hep birlikte müşahede ettik. Foyaları ortaya çıkanların foyalarına, maskeleri düşenlerin gerçek ve sahte yüzlerine bütün çıplaklığıyla hep birlikte şahitlik ettik.
Operasyon haberleriyle de gönlünüzü fazla köpürtmeyin. Bu tür hava operasyonlarının o arazide hiçbir şeye yaramayacağını, göz boyamaktan hatta devlete maddi kayıp verdirmekten başka bir şeye sebep olmayacağını, o bölgede askerlik yapmış olanlar başta olmak üzere, bu işlerin az-çok farkında olanların hepsi yakinen bilmektedirler. Hain de değiliz biz, nankör de. Hata ihtimaliyle birlikte, yapılan iyi ve olumlu işlerin lehinde, kötü ve bozuk işlerinse aleyhinde bulunuruz. Her halükarda başarılı olmasını isteriz devletimizin içeride ve dışarıda. Operasyonların kararlılıkla ve başarıyla, en önemlisi de adaletle sürdürülmesini, kara harekatının da hava harekatının peşi sıra gelmesini arzu ederiz. Her şeyin bir bedeli vardır. Böyledir dünya işleri. Sonucu verecek olan; içeride ve dışarıda operasyonlardır. Kayıplar olacak, canlar da gidecektir. Bizlere, en az kayıpla atlatmayı temenni etmek düşmektedir.
Binaenaleyh acele etmeyin. İki kelama, bir çift söze kanarak hemen gaza gelip de beynelmilel hesapların ortağı, yandaşı ve dahi destekçisi, savunucusu hatta propagandisti olmayın. Bu işlerde büyük vebal vardır. Bu vebal; ortak olanların da boynundadır. Yüklenmeniz muhtemel bu vebalden ve bu hesaptan sizi yarın, fanatikliğiniz de eyyamcılığınız da gerçekleri görmemek için takmış olduğunuz at gözlükleriniz ve kafanızı gömmüş olduğunuz kum birikintileri de kurtaramayacaktır.
Sizler hâlâ hain peşinde, suçlu peşinde, kurban arayışında mısınız şimdi? Hain, işbirlikçi ve kurban mı aramaktasınız? Haini ve işbirlikçiyi: görüşmenin türünden çok, ses kayıtlarının internete sızdırılması gibi ayrı bir rezalete sahne olan Oslo görüşmelerinin her iki tarafında, Habur’da sadece davula ve zurnaya takılıp da takriben 50.000 kişilik kepazeliğin içerisinde yer alanlarla buna ön ayak olanların arasında arayın. İmralı’ya akın akın heyet gidişinin önünü açıp da buna zemin hazırlayanların arasında, apo mektuplarını meydanlarda okutturanların bununla bir de övünenlerin, hiç utanmadan, arlanmadan yüzü dahi kızarmadan göğüs kabartanların arasında, çözüm süreci gibi bir kepazeliği bir de insanlara anlatmaları, onları ikna etmeleri için akil insanlar heyetleri güdümleyenlerin arasında arayın. Terör olaylarının bir süreliğine de olsun durmasının en büyük etkeni olan esir konumundaki kck tutuklarının, alayını salı salıverenlerin arasında, sözde özerklik ilanlarına, silahlanma ve sokağa dökülme çağrılarına, apo canisi için ev hapsi hatta tahliye çığırtkanlığına göz yumanlar arasında hatta çok acı olacak belki ama dönüp de kendi içinizde arayın…
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin