SARKAÇ BİÇİMİNDEKİ SARIK VASITASIYLA AYNI ANDA BİRDEN FAZLA KİŞİYLE BEY’ATLEŞİP TARÎKAT VERMEK MEŞRÛ MUDUR?
Mukaddimeاعوذ بالله من الشیطان الرجیم
بسم الله الرحمن الرحیم الحمد لله رب العالمين والصلاة والسلام على نبينا محمد وعلى آله وصحبه أجمعين و بعد
Tevbe Almak / Tevbe Vermek Söylemi Hakkında:
Bu söylemler çokça tenkit edildiğinden bu tabirleri kullananların anlatmayı murad ettikleri manayı arz ederek başlamanın uygun olduğunu düşünüyoruz.Tevbe, aslında alınabilen ya da verilebilen bir şey değildir. Halk arasında ‘’tevbe almak’’ şeklinde tabir edilen, mürşid ile elele tutuşarak ya da sünnete uygun muhtelif şekillerde tatbik edilen bu işin içerisinde birden fazla mes’ele vardır. Kısaca bunlara temas edip, ‘’tevbe alma / verme’’ ifadesinin kaynağını beyana gayret edeceğiz.
Bir kimse mürşidden ‘’tevbe almak’’ şeklinde ifade edilen işi yaparken burada üç farklı iş yapar.
Şeyhin huzuruna varan kimse
1- Şeyhten tevbe telkin alır, Şeyhin söylediklerini tekrar etmek suretiyle Şeyhle birlikte tevbe eder.
2- Geçmişteki günahlardan tevbe etmekle birlikte bir daha günah işlememek ve Şeyhin vereceği vazifeleri yerine getirmek üzere onunla sözleşir, ona bey’at eder, böylece şeyh, o kimseden bey’at alır.
3- Bir önceki maddede zikrettiğimiz hususa bağlı olarak şeyhten tarîkat alır dolayısıyla Şeyh Efendi, kendisine tarîkat vermiş olur.Ezcümle burada, tevbe telkin alınıyor, şeyhle birlikte tevbe ediliyor, şeyh, huzurundaki kimseden bey’at alıyor dolayısıyla huzurdaki kimseler bey’at ediyor, şeyh tarikat veriyor, huzurdaki kimseler de tarikat alıyorlar. Bu bahsettiğimiz celsede yapılan işleri bu şekilde özetleyebilmek mümkündür.
Bu itibarla, ‘’tevbe almak’’ dediğimiz şey; ‘’tevbe telkin almak, bey’at almak-vermek ve tarikat almak-vermek…’’ ifadelerinin örfi anlamda kalıplaşmış bir ifadesinden ibaret olmuş oluyor.
Binanealeyh ‘’tevbe alma / verme’’ mevzuunu düz mantıkla ele alıp da tenkit edenler bir daha tenkit etmeden evvel bu arka planı gözden geçirmeliler. Gözden geçirmez de düz mantık doğrultusundaki tavırlarında ısrar ederseler, bu haksız tenkitlerinin ve iftiralarının bedeli ve vebaliyle bugün olmazsa yarın mutlaka karşılaşırlar.
Hele bir de bu tevbe verme / alma olarak ifade edilen işi Papaza gidip günah çıkarmaya benzetip bu benzetme üzerinden hüküm verenler var ki… Bunlar ya buraya kadar arz etmiş olduğumuz husustan habersiz, önlerine gelen bir konuyu araştırmadan hüküm veren cesareti cehaletinden menkul kimseler, ya Hz. Peygamber’in ve Râşid Halifelerinin nasıl ve ne şekilde bey’at aldığından habersiz cahil kimseler ya da –kısaca arz etmiş olduğumuz bu iki hususu bilip de bilgisine rağmen bu noktada Meşâyıh’ı ve Ehl-i Tarîkatı tenkit eden kimseler- o kesilesi dili Hz. Peygamber’e kadar uzanan, irtidadı çocuk oyunu zanneden hadsiz, hudutsuz münkir ve mürted kimseler… Bunları ALLAH Teala ıslah eylesin.
Bu bazı cahil, akılsız ve ahmak kimselerin iddiasının aksine Mürşidle birlikte tevbe etmek hatta kitleler halinde tevbe etmek Nûr Sûresi’nin 31. Âyet-i kerîmesinde buyrulduğu;
” … وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ ”
‘’… hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!’’
ayrıca, Yûnus Sûresi’nin 98. Âyetinde yanlış yoldan topluca döndükten sonar tevbe edip dûada bulunmanın en çetin azabın kalkmasına dahi vesile olacağı yönündeki işaretten de anlaşılacağı üzere ALLAH Teala’nın muradına en uygun tevbe şeklidir. Bunun pratikteki örneği noktasında güneş ve ay tutulması ‘’Kusûf ve Husûf’’ namazlarının cemaatle kılınması, yağmur dualarının ve belanın defini talep için yapılacak duaların topluca yapılması gibi hususları dile getirebiliriz.Bu kısa malumatın ardından şimdi asıl konumuza gelelim. Menzil’de es-Seyyid Abdulbâqî Hazretleri bilindiği üzere cemaati kalabalık olduğunda birçok dalları olan bir sarığı elinde tutup, sarığın dallarını uzatarak aynı anda birden fazla şahsa tevbe telkin ediyor, muhataplarıyla birlikte tevbe ediyor, onlardan bu şekilde bey’at alıp tarîkat veriyor. Bu mes’ele muhtemelen pek fazla bilinen bir mes’ele olmadığından bazı Nakşîler tarafından dahi tenkit ediliyor. Bu konuda Seyyid Abdulbâqî Hazretleri tek değil aslında. Günümüzde Hindistan Meşâyıhından müridânı ciddi derecede kalabalık olan Meşâyıh’tan benzer şekillerde bey’at alanlar da vardır.
Bu uygulama sünnete aykırı mıdır, geçmişte bunun başka bir örneği var mıdır bu konuya dair malumat nakledeceğiz inşaAllâh. İstifade ettiğimiz eser Dilaver Selvi Hocaefendinin Kaynaklarıyla Tasavvuf isimli eserinin, Mürşide İntisap bahsini genişçe detaylandırdığı 3. Cildidir.
Hocaefendi bu cildin girişinde Mürşid-i Kâmil’e bey’at ve intisabın şekli ve gayesinden bahsedip Kur’ân ve sünnetteki bey’at örneklerini naklederek bilahare bey’atın yapılış şekillerini izah ettikten sonra 6. Alt başlık olarak ‘’Ortaya Bir Bez Parçası Uzatıp Ucundan Tutturarak Bey’at Alma’’ başlığını atıyor ve konumuzun ana gövdesini oluşturan bu mes’eleye temas ediyor. (ilgili bölümü naklediyoruz…)
6-Ortaya Bir Bez Parçası Uzatıp Ucundan Tutturarak
Rivayet edildiğine göre, Rasûlullah (a.s), kadınlardan bey’at alırken, bir ucu kendi elinde, diğer ucu kadınların elinde olacak şekilde bir elbise (bez) parçası uzatarak bey’at yapmıştır.[1]İktibas etmiş olduğumuz bu kısa bölümün akabinde hocaefendi muhtelif bey’at şekillerini izaha devam ettikten sonra ‘’Mürşide İntisabın Nasıl Yapılacağı’’ konusuna geliyor ve burada özellikle sarıkla tevbe telkini / tarîkat alma mevzuu üzerinde duruyor. (ilgili bölümü naklediyoruz…)
f-Mürşide İntisab Nasıl Yapılır
Bütün bey’at şekillerinin özü; kalbin teslimiyeti ve sağlam niyettir; şekiller alâmettir, gaye değildir. Peygamber (s.a.v)’e vâris olan kâmil mürşidler, tamamen Allah ve Rasûlüne teslimiyetten ibaret olan tevbe ve intisab ameliyesini, yukarıda zikrettiğimiz sünnet şekillerinden birisiyle icra edebilirler. Sünnet ve edeb dâiresinde Allah için yapılan her şey makbuldür. Şah Veliyyullah’ın (rah. /1176/1762) belirttiği gibi; İslam, cihad, hicret ve takva adına Ashab-ı Kiram’ın (r. anhüm) Efendimiz (s.a.v) ile yaptığı bütün bey’at şekilleri, daha sonraki devirlerde, tasavvuf mekteblerinde mürşidle mürid arasında yapılan manevî akid ve intisab için bir nevî örnek teşkil etmiş ve mürşidler, bu uygulamalardan birisiyle, müridlerin intisabını gerçekleştirmiştir.[2]Bütün bu uygulamalardan çıkaracağımız sonuçlar şunlardır:
Rasûlullah (s.a.v), Allah Teâlâ’nın Rasûlü ve halifesi olarak, erkek-kadın bütün insanların Peygamberi ve rehberi olduğu gibi, O’na vâris olan kâmil mürşidler, Rabbânî âlimler de bütün beşeriyetin irşad ve ıslâhını hedefe alarak, hiçbir ayırım yapmadan herkese ve her kesime ilâhî daveti, iman, ihlas, takva ve ahlak-ı hâmîdeyi tebliğ etmekle memurdurlar.Davet ve irşatta ölçü, Rasûlullah (a.s)’dır.
Mürşid-i kâmil, kendisine intisab edecek erkeklerle el ele tutarak veya sözlü bir şekilde bu intisabı gerçekleştirebilir. Kadınların bey’at ve intisabında ise, yukarıda zikredilen bey’at uygulamalarından birisi ile intisab yaptırabilir. Buna göre:
En sahih ve emniyetli olanı; kadınların mürşid-i kâmile infisahlarını sözlü olarak, bir perde veya kapı arkasından yapmalarıdır.Kâmil mürşid, berekete vesile olsun, ciddiyeti anlaşılsın, manevî bir iletişim gerçekleşsin diye, Rasûlullah (a.s) Efendimizin yaptığı gibi, bir ucundan kendisi, diğer ucundan da intisab ve tevbe edecek kadınların tutacağı şekilde bir bez veya sarık uzatarak tevbe ettirip intisab yaptırabilir. Bu, özellikle tevbe ve inâbe alacakların çok kalabalık veya vaktin çok dar olduğu zamanlarda olabilir. Benzerî bir uygulama, Hindistan meşâyihinden Seyyid Ahmed Şehid (rah. vef: 1246 h.) tarafından çokça uygulanmıştır. Hazret, tevbe için kendisine büyük bir teveccüh olunca, ortaya birçok sarık bezi uzatıp bir ucundan kendisi diğer ucundan tevbe edecek erkek ve kadınlar tutarak bey’at almış, intisab yaptırmıştır.[3] O ameliye, sünnetteki bu uygulamalara uygun yapılmış olmaktadır.
Zamanımızda da gerektiğinde bu uygulama yapılabilir. Bu ümmetin içinden Allah Teâlâ’nın özel tercih ve desteğine mazhar olmuş öyle veliler çıkmıştır ki; ilâhî izin ve inayetle, milyonlarca insanın tevbe ve ıslâhına vesile olmuşlardır. Bu, Allah Teâlâ’nın, Rasûlullah (s.a.v) Efendimizin hürmetine bizlere bir ikramıdır. Çünkü târihin şahâdetiyle sabittir ki; imandan uzaklaşmış veya kalbindeki iman neşesi sönmüş, Rabbini unutup dünyâya dönmüş nice insanlar, Allah Teâlâ’nın halifesi, Hz. Rasûlullah (a.s)’ın ilim, hâl ve nûrâniyetinin vârisi gerçek bir ârifibillah vesilesiyle imana dönmüş, ihlasa yönelmiş, takvaya sarılmış ve insaniyetini bularak, hürriyetine kavuşmuştur. Bütün bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın bir rahmeti, âlemlere rahmet olarak gönderilen Rasûlullah (a.s) Efendimizin devam eden rahmet mucizesi ve buna vesile kılınan zâtın velayetinin tasdik ve tezahürüdür.
Rasûlullah (a.s)’ın, eline kalınca bir bez sararak, kadınların o bezin üzerine ellerini koyup bey’at almalarına ve bereket niyeti ile ısrar üzerine, saâdetli elini bir kaptaki suya batırıp sonra kadınlara uzatması ve onların da aynı suya ellerini koyarak bey’at etmelerine bakarak şunu söyleyebiliriz:
Bir mürşid-i kâmilin kadın talebeleri, vücûduna dokunmadan ve onunla başbaşa da kalmadan, topluluk içinde cübbesinin yenini veya alt kenardan ucunu tutabilirler, musâfaha yerine o şekilde intisab veya ziyaret yapabilirler. Bu sâdece bir cevaz noktasıdır. En doğrusu; bundan da sakınmaktır. Bilinsin ki, bereket ve rahmet edeptedir.
Eşref Ali Tânevî (rah. 1362/1943) “Bey’at sırasında kadınlarla tokalaşmanın hükmü’’ başlığı altında şunları söylemektedir: “Bazı bilgisiz veya dikkatsiz dervişler, kadınlardan el ele bey’at alıyorlar. Bu amel kesinlikle caiz değildir. Yabancı kadının vücuduna zaruretsiz el dokunmak günahtır. Hadiste, bu amelin bâtıl olduğu belirtilmiştir. Peygamber Efendimiz’den (a.s) daha muttaki ve iffetli kim olabilir? Kadınlardan bey’at alma konusunda Peygamber Efendimiz’in bu kadar çok dikkat etmesine rağmen, hiç bir mürşidin kendisini baba veya melek gibi görerek, sorumsuz ve hayasız bir şekilde kadınlarla bey’at etmesi doğru değildir. Bey’atın anlamı söz vermektir. Bunun sözlü olması yeterlidir.
Son devirlerde bazı şeyhler, bağlanmayı kuvvetlendirmek ve halkın kalbini teskin için, bir bez veya kumaş parçasının bir ucunu kendisi tutup, diğer ucunu erkek müride vermeyi âdet hâline getirmişlerdir. Bunun hiç bir zararı yoktur. Ayrıca erkekler için de zaruret hâlinde veya zaruret olmadan sözlü bey’at yeterli olabilir. Bunun da hiç bir sakıncası yoktur. Fakat elle bey’at yapmak, bey’atın en çok alışılan şeklidir ve erkekler için bu hususta hiçbir mani yoktur. Hatta elle yapılması, beya’tın zahirî ve bâtınî manasını içinde bulundurduğu için daha evlâdır.”[4]
Bir defasında Ashab-ı Kiram (r.anhüm), Ra-sûlullah (a.s) abdest esnasında saâdetli ağzındaki suyu ve tükrüğü dışarı attığında bereketlenmek için hemen ona koşup yere düşmeden alarak yüz ve vücudlarma sürmüşlerdi. Efendimiz (a.s):
“Niçin böyle yapıyorsunuz?”diye sordu, onlar da:
“(Bereketlenmek ve) sevap kazanmak için!” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (a.s):
“İçinizden Allah ve Rasûlüne sevilmek isteyen; (böyle şeyler yerine), konuştuğunda doğru söylesin, emânete hıyanetlik ve komşusuna eziyet etmesin..” buyurdu.[5]İşte, Allah ve Rasûlüne sevilme yolu! İşte, sevgiyi isbât alanı! Mürşidine sevilmek ve ona hürmetini isbât etmek isteyenler, sâdece zahirî şekil ve edeblere takılıp kalmasınlar; sevgilerini Allah ve Rasûlüne itaatla göstersinler. Çünkü, Allah ve Rasûlü neyi severse, mürşid-i kâmiller de onu severler.
Değişik tarikatlarda uygulanan intisab, inâbe ve tevbe, özü ve hedefi itibariyle aynı olmakla birlikte, uygulama şeklinde aralarında önemsiz farklar bulunmaktadır. Bunlar, intisab anında müntesibe tarif edilir.
[1] İbnu Sa’d, Tabakat, VIII-5. Bursevî, Rûhu’l-Beyan, IX, 491
[2] Uludağ, islam Ansiklopedisi, VI, 124 (Biat mad.)
[3] Bkz: en-Nedvi, Gerçek Tasavvuf, 110-111; İslâm Önderleri Târihi, VI, 930.
[4] Eşref Ali, Hadislerle Tasavvuf, 33.
[5] Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, VIII, 271; Kurtûbî el Cami’, IV, 61; Ali el Muttaki, Kenzu’l- Ummal.VIII, 228; Bkz: Seyyid Muhammed b. Alevî, Mefâhim Yecibu en-Tusahhah, 102-102.Okumuş olduğunuz iş bu yazı; Doç. Dr. Dilaver Selvi Hocamızın Kaynaklarıyla Tasavvuf isimli eserinin Mürşide İntisap konusunun müstakil olarak ele alınmış olduğu 3. Cildinin 26-40. Sayfaları arasından derlenerek hazırlanmıştır.
Yorum Yazın
Yorum Ekleyin